Yanlış Düşünme Kılavuzu-1
“Düşüncelerinde bile özgür olamamak, fazla basit. Vasatı asla aşamayacakmışsın gibi…”
Yanlış Düşünmek Neden Önemlidir?
“İnsan yanılmadan doğruyu bulamaz.” gibi sıkıcı ve saçma bir senteze varmayacağım merak etme. Neden yanlış düşünme dediğimi bilmiyorum. Aslına bakılırsa bu yazıyı neden yazdığımı da tam anlamış değilim. Bildiğim şey, yanlış yerine doğru deseydim bu beni daha fazla tatmin etmeyecekti. Düşünürken biraz özgür kalmak istiyorum. Ayrıca doğru kelimesinden de hoşlandığım pek söylenemez.
Demeye çalıştığım şey; düşünme eylemi henüz devam ederken bile aklımızdan geçen temalar bilinçli ya da bilinçsiz bir sansüre uğruyor gibi geliyor. Burada bahsettiğim sadece Freud’un “Süperego”su gibi düşüncelerimizin genel norma uyup uymamasına karşı bir oto sansür değil. Aynı zamanda düşüncenin bir tasarı olarak geçmişte ortaya konmuş herhangi bir kanıya uymamasından doğan zıtlık hissi. Bu his rahatsız edici olduğu zaman özgün düşünme eyleminin önüne geçiyor. Bu hisse kulak vermekse gayet sıradan.
Yanlış düşünmenin bu noktada ufuk açıcı olabileceğini düşünüyorum. Akıl yürütürken önermeleri eş zamanlı tenkit ederek daha anlamlı bir sonuca ulaşmak gibi. Kılavuzu ise bu akıl yürütmelerimin bir referans noktası olsun diye yazıyorum.
–Kendi zihninden dışarı çıkamayacağına göre, bunun boş bir çaba olmadığından emin misin?
Hoş geldin ben de senden söz ediyordum. Bir ana fikre varmak zorunda olsaydım veya bu yazı didaktik bir yazı olsaydı boş bir çaba olurdu. Burada haklısın. Ama umurumda olan şey sürecin kendisi, sonlandığı yer değil. Çünkü sürecin içindeyim, sadece sürecin varlığından emin olabilirim. Sonunu henüz görmüş değilim.
Çarpık Benzeşme
Kılavuzun çıkış noktalarından birisi bu. Günümüz dünyasındaki en önemli problemlerden biri olduğunu düşünüyorum. Biraz açmam gerekirse bana göre bunun iki ayağı var. İkisinin de temeli kavramların anlamsızca oradan oraya uçuşması.
Birincisi, akıl yürütürken kullandığımız temaların önemli bir kısmının altı boş olduğu için yanlış tanımlar üzerinden sonuca varmaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Bugün herhangi bir x kavramı üzerinden yapılan tartışmalara bakarsanız ne kadar verimsiz olduklarını göreceksiniz. Tartışmalar herhangi bir tarafa yeni bir şey vermediği gibi tartışmanın sonunda iki taraf da baştaki görüşüne daha sıkı bağlanıyor. Bunun nedeni yanlış tanımların kullanımının veya doğru tanımların yanlış kullanımlarının yanlış çıkarımlara neden oluyor olmasıdır.
İkincisi ise art niyet dediğim kısmı. Burada kavramsal uçuşmaların neden olduğu kaotik durumdan faydalanmak isteyen kişilerin çarpık analojiler kullanarak kendi düşünme biçimlerini başkalarına empoze etmeleriyle sonuçlanıyor. Örnek vermem gerekirse ben bu yazıda etik dışı bir şeyi işlemek istesem; retoriğe (veya felsefeye) uygun yol ve yöntemler kullandığım sürece, yanlış analojiler de kurgulasam (alt metinde yalan söylesem) birçok insanı düşünceme ikna edebilirim. Saçma bir durum ama gerçek. Nedeni birincisiyle aynı, çoğu şey olması gereken yerde değil.
Kavram uçuşması mecazında anlatmak istediğim durumun nedeni muhtemelen tarihsel süreçler veya sosyoloji ile açıklanabilir ancak konumuz değil. Günün sonunda elimizde ne olduğuna bakmalıyız öyle değil mi?
Okuyucuya Not: Bu kılavuzu vakti zamanında felsefe olimpiyatlarına hazırlanırken yazmış olduğum yazılardan derledim. Yazıların herhangi bir didaktik yönü olmadığını belirtmekle birlikte tamamen Gütfblog’un açılması şerefine bir yazı dizisi olarak yayınlayabileceğimi düşündüm. Keyifli okumalar.
“Tartışmalar herhangi bir tarafa yeni bir şey vermediği gibi tartışmanın sonunda iki taraf da baştaki görüşüne daha sıkı bağlanıyor”
Art niyet ile yanlış anlam kullanımı ben sentezlemeye çalışırsak ortaya “kavram manipülesi” gibi bir tanım çıkabilir. Ben de bu tanımı kullanıyordum genelde. Çok iyi yazı eline sağlık