ELEŞTİRİ & FELSEFE
Trend

Yanlış Düşünme Kılavuzu-2

İskender ve Diyojen [i]

Diyojen ve Kinizm

Aslında felsefi akımlardan herhangi bir eşyadan bahseder gibi bahsetmekten nefret ediyorum. Ancak kinizm, kılavuzumuz kapsamında konuşacaklarımızla yakından ilişkili olduğu için ayrı bir yazıda bahsetme gereği duydum. Diyojen ise önemli çünkü kendisi akımın kurucusu olmasa da kinizmle en çok özdeşleşen büyüğümüz. Ondan bahsetmeden tanım yapmayı reddediyorum. Fight Club sevmeyen biriyle film tartışmayı reddetmek gibi düşün.

-Fight Club ne alaka şimdi? Konuyu dağıtmadan duramıyorsun.

Eğer filmi izledikten sonra “Medeniyetimizin geleceği için haftada bir gün birbirimizi dövmeliyiz.” gibi bir sonuç çıkardıysan alakası yok tabii. Ama bak Tyler Durden abimiz ne demiş:

            “Things you own, end up owning you.”[1]

            Bak, ne güzel tanım vermeden anlattım olayı. Ne alaka diyorsun bir de.

            Evet, kinizme göre gerçek mutluluk (veya bilgelik, artık adına ne dersen) para, mülk, iktidar, güç gibi dış etkenlerden tamamen bağımsızdır. Kiniklere göre bütün bunlar bir bağımlılıktır ve insan bütün bağımlılıklarından kurtulmalıdır. Böyle düşündüklerinden dolayı yaşamlarının önemli bir bölümünü toplumsal kurallarla (toplumsal ritüel veya alışkanlık demek daha doğru belki) alay ederek geçirmişlerdir.

            Diyojen bu arkadaşların en ünlüsü. Zaten bir yoruma göre kinik[2] denmesinin sebebi ona ithaf edilen “köpek” lakabı. Enteresan bir biçimde bu lakabı o da sahiplenmiş. Muhtemelen bundan dolayı da birçok tasvirinde köpek figürleri de mevcut.

Diyojen ve Köpekler

            O da Çocuktu

            Bu tarz laflardan nefret ediyorum. Birçok tarihi figürün hayatı anlatılırken böyle saçma laflar edilir. Buradaki kilit nokta önerme doğru olduğu halde karşıya verdiği yeni hiçbir şey yok. Bak şunun gibi: (p ⇒q)

            p: Diyojen bir insandır.

            q: İnsanlar doğar.

            Teorik olarak doğru olabilir. Ama bir anlamı yok.

– “Diyojen bir insansa doğmuştur.” Sırf bunu demek için bu kadar uğraşacağına, adamın yaşadığı sosyal iklimi anlatsan ya da ne bileyim anekdotlar filan versen olmaz mıydı?

            Olmazdı. Kılavuzu unutuyorsun. Bak çok basit. Bir önerme üzerinde konuşulurken onun doğruluğu kadar anlamlılığı da önemlidir. Üstelik bir senteze varmak niyetindeysen ve sıraya koyduğun olguların bir anlamlılığı yoksa boş yere zaman israf etmekten başka bir şey yapmış olmazsın.

– Diyojen’i anlatayım diye başlayıp mantık bahsi açtığına göre zamanın değerliymiş gerçekten.

E açtıysam, şimdi de kapattım.

Bir Kalpazan Olarak Diyojen

Hayatının bir döneminde babasıyla beraber Atina’ya sürülmüş. Nedeni konusunda detaya girmeyeceğim ancak toplumsal figürlere (para üzerinde kabartması olan yöneticilere hakaret içerikli baskılar vs.) yönelik eylemleri olarak geçmiş tarihe. Toplumsal bir altyapısı var diyelim.

Şahsen yaşama eyleminin öğretilebilecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Diyojen’in özelliği burada bence. Kanaat önderi olma gibi bir gayeyle ortaya çıkmamış. Günün sonunda “Ya evet hayat böyledir ve bu şekilde yaşanır.” gibi bir söylemi olmamış. Sadece, önem verdiğimiz şeylerin o kadar önemli olmayabileceği fikrini işlemiş (işlemiş diyorum, çünkü pratikte bunu uygulamış.) ve hayata daha çok eleştirel yönden bakmış. Atina’ya sürülmesinin nedeninin etik olup olmamasından bağımsız bir durum. Bu demek değil ki kutsallara (sadece dini anlamda değil) fütursuzca saldıralım (!)…

Ama aynı zamanda ruhban ve/veya sefil bir yaşama sahip olmak da değil. Mesele bunların işlenme nedeni. Değer verme göreceli bir durum ve bunun herkes bilincinde. Ancak bir şeyin insanların geneli tarafından değerli görülmesi de sübjektif. Kişi sayısından bağımsız bir biçimde hem de. Belki bunu bazen kaçırıyoruz.

Okuduğum bir Diyojen tartışmasında bir çıkarım görmüştüm. Orada denmiş ki böyle fikirlere sahip birisinin ünlenmesi ironik. Kısmen doğru bir çıkarım çünkü şöhret de kinik yaşam biçimine göre bir bağımlılık olarak değerlendirilebilir. Ancak burada ünlenmesinin nedeni demin de bahsettiğim dünya görüşünü yaşamına işlemiş olması. Yaşayışı da toplumun genelinden biraz farklı olduğu için de şöhret sahibi olmuş. Zaten literatürdeki davranış bozukluklarından birine “Diyojen Sendromu” yakıştırmasının yapılmasının nedeni de hastaların “normal” davranmıyor olması. Yani ünü tamamen kendinden değil, çevre faktörü de var. Yeterince ironik olmamış. Beğenmedim.


[1] “Sahip olduğun şeyler en sonunda sana sahip olur.”

[2] Cynique (Fr.) veya Cynic (İng.) ile karıştırılmamalı. “Köpek gibi” anlamına gelen Yunanca kelimeden geldiği düşünülüyor. Yunancayı anlayıp konuşamadığım için kelimeyi buraya yazamıyorum.


[i] By Gaspar de Crayer – Wallraf-Richartz Museum, Cologne, Public Domain

[ii] By Jean-Léon Gérôme – Walters Art Museum: Home page  Info about artwork, Public Domain

Daha Fazla Göster

Mustafa Konuş

Mustafa Konuş; ironi bağımlısı, haytanın biri.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu