BİLİM VE TEKNOLOJİ

MİLLİ EKONOMİ MODELİ-3 Türk Görünümlü Yabancı Para

Merkez Bankası’nda Türk Lirası basmakta olan Türkiye’nin, en yüksek faiz ödeyen 10. ülke olduğunu biliyor muydunuz? Neyin faizini ödediğimizi biliyor musunuz ? CEVAP: Bağımsız (!) bir devlet olarak kendi paramız olan Türk lirasını basmak için rezerv saydığımız doların faizini ödüyoruz.

Peki biz emek ve üretimimizin karşılığı olarak milli paramızı basmak varken neden faizini ödemek zorunda olduğumuz dolar karşılığı para basıyoruz? Milli parasını basan ülkeler şu an ne durumda ?

Dünya Bankası’nın ‘Mucize’ Açıklaması

Dünya Bankası’na göre, 730 milyondan fazla Çinli yaklaşık 5-10 yıllık bir süreçte mutlak yoksulluktan kurtarıldı. Çarpıcı olansa Dünya Bankası’nın, Batının en gelişmiş ülkelerinin imkânlarıyla bu işin ancak 100-150 yılda yapılabileceğini söylemesidir. Peki Çin’de ne değişti?

2010 yılına baktığımızda; Çin o zamanda da üretimde başı çekiyordu ama buna rağmen yoksulluğun gitgide arttığı bir Çin vardı. Neden? Çünkü üretimlerini dolar karşılığı sattığı için ve ticaret yaparken dolara sahip olması gerektiği için faizle dolar alıyor, kazanmak yerine borçlanıyor ve giderek fakirleşiyordu. Ta ki Milli Ekonomi Modeli ile tanışana kadar… Batı’nın en gelişmiş imkanlarıyla 150 yılda yapacağı kalkınmayı; Çin, Milli Ekonomi Modeli ile birkaç yılda yaptı.

2013 yılında Prof. Dr. Haydar Baş Rus Meclisi Duma’dan döndükten sonra BRICS devletleri, toplantılarına Prof. Dr. Haydar Baş’ı davet etti ve Milli Ekonomi Modelinin “MİLLİ PARA VE MİLLİ PARALARLA TİCARET” tezini uygulamaya koydu. Gördük ki Çin bir günde para politikasını değiştirdi. Uluslararası ticaretini milli parasıyla yapma kararı aldı. İlk anlaşmasını ise Rusya ile yaptı. En basit haliyle anlaşmanın ana fikri şuydu:

Rusya, Çin’den alışveriş yaparken Çin yuanı kullanacaktı; Çin ise Rusya’dan ürün alırken Rus milli parası olan rubleyi kullanacaktı ve dolar bu ticarete karışmamış olacaktı. Ve bundan sonra Çin artık diğer ülkelerle de ticaretini kendi milli parası üzerinden yapmaya başladı. Kısa sürede yakaladığı yükseliş ise tüm dünyanın dikkatini çekti.

Her Şey Bretton Woods ile Başladı

1944 yılında 44 ülkeden 730 delegenin katılımıyla Bretton Woods anlaşması yapılıyor. ABD süper güç olarak görüldüğü için bu anlaşmanın sonunda ABD’nin altın rezerv ederek parasını basması ve diğer dünya ülkelerinin ise ABD dolarını rezerv kabul ederek paralarını basması kararı alınıyor. Bu anlaşmayla birlikte IMF ve Dünya Bankası da kurulmuş oluyor. Ardından 1971 yılında ABD bu anlaşmadan çekiliyor ve artık altın karşılığı değil karşılıksız para basmaya başlıyor.

Bu anlaşmayla ABD bütün dünyanın emek ve üretimini istediği gibi satın almış ve dünyayı kendine pazar haline getirmiş oluyor. Nasıl mı? Düşünelim. Petrol dolar karşılığı satın alınıyor. Yani bu petrolü Çin de alsa, Japonya da alsa, Rusya da alsa dolar kullanıyor. Mesela Japonya’da üretilen bir ürün dolar ile piyasaya girmiş oluyor. Yani Japonya’nın ürettiği ürün sanki Amerika’nın üretimiymiş gibi piyasaya sokuluyor. Kısacası bu yolla parasını basan ülkeler kendi emek ve üretimlerini 1 ülkenin hakimiyetine teslim etmiş oluyorlar. Tıpkı Türkiye gibi. Peki ekonomisi bağımsız bir Türkiye için yapılması gereken ne?

Bunun cevabının Milli Ekonomi Modelinin milli para ve milli paralarla ticaret tezinde olduğu Çin örneği başta olmak üzere ortadadır. MEM’e göre yapılması gereken ülkenin yapmış olduğu üretimin karşılığı olarak senyoraj hakkını kullanıp milli parasını basması ve milli parayla ticaret tezini devreye koymasıdır. Ancak Türkiye kendi parasını basmak yerine doları rezerv kabul edip Merkez Bankasına faizle borçlanarak dolar satın alıyor. Satın aldığı dolar üzerinden para basarak tüketimi canlandırmaya çalışıyor. Sonuç: Türkiye en çok faiz ödeyen 10. ülke.

Bu durumda şunu sormamız gerekiyor. Biz Türk lirası basıyor gibi gözüksek de gerçekten milli paramızı mı basmaktayız? Faiz ile borçlanarak basılan para milli para değildir. Senyoraj hakkı kullanılarak emek ve üretimin karşılığında basılan para milli paradır. Milli Ekonomi Modelinde yazılmış olan para denklemi piyasaya sürülmesi gereken para miktarının ne kadar olması gerektiğini söyler ve enflasyonu engeller. Denkleme uygun para basılırsa enflasyon olmaz tam tersine piyasaya sürülen para tüketimi tetikler ve ekonomi canlanır. Enflasyona serinin diğer yazılarında değineceğim ancak unutmayalım ki ilacı zehirden ayıran dozudur. Milli Ekonomi Modeli ise bu ilacı para denklemi ile iktisat bilimine sunmaktadır.

KAYNAKÇA

Baş, H. (2018). Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet. İstanbul: icmal yayıncılık.

Daha Fazla Göster

Fatma Rabia Eyercioğlu

Ben Fatma Rabia, İstanbul Tıp Fakültesi 2.sınıf öğrencisiyim. Ekonomiye ilgi duyuyor ve sadece soru sormakla kalmayıp cevabını da araştırıyorum. Oluşturmuş olduğum yazı serisinde bu cevapları birlikte bulacağız.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu