KÜLTÜR-SANAT

TIBBA KADINLARI, KADINLARA TIBBI GETİREN DOKTORLAR: BLACKWELL KARDEŞLER

Bu yazımızda; konferansları sırasında doktor unvanı kullanılmadan yalnızca Bayan Blackwell olarak anons edilen, hastaları tarafından – sırf kadın olması sebebiyle- doktor olduğuna şüpheyle bakılan, DÜNYANIN İLK KADIN DOKTORU ELİZABETH BLACKWELL başta olmak üzere Blackwell Kardeşlerin serüvenini anlatacağız.

“Bunlar 50 ya da 100 yıl öncesine ait tarihi tecrübeler değiller; yoğun bakım doktoru ve epidemiyolog olarak 10 yıldan beri bana aitler. Dünya çapında, tıpta ve araştırmada hiç bu kadar çok kadın olmamıştı (pandemi döneminde de gördüğümüz üzere). Yine de yüzyıllardır yalnızca erkeklerin doktor olma yetisine sahip olduğunu öngören bir sistemle boğuşuyoruz” diye anlatıyor Janice Nimura, Blackwell Kardeşlerin hayatını yazdığı kitabında.

Yazar ve tarihçi Janice Nimura, bizi (zamanın tabiriyle) bir ‘bayan doktor’ fikrinin en iyi ihtimalle kafa karıştırmaya, en kötü ihtimalle kınamaya neden olduğu bir çağa götürür. Nimura, The Doctors Blackwell adlı kitabında, Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kadın doktorun ve yine bir doktor olan kız kardeşi Emily’nin karşılaştığı zorlukları ortaya koyuyor.

Bu dürüst anlatıda, tıpta kadının yolu; hemfikir kişilerden oluşan bir ordu tarafından değil, her birinin kendi gündemi olan kararlı kişiler tarafından yaratılmıştır.  Bunlar, gönülden hayran olabileceğimiz kadın kahramanlar olmayabilir ancak Amerika’da, tamamı erkeklerden oluşan bir sağlık kuruluşunun kapısını kırmaya cesaret etmişlerdir.

KAFESLENMİŞ GÜÇ

Elizabeth Blackwell, ABD’de tıp diploması alan ilk kadındı. Yaşadığı dönemde bir kadın olarak okumanın ve çalışmanın zorlukları sebebiyle mücadelelerle dolu bir hayatı olmuştur. Blackwell’in savaşı yalnızca bireysel değildir. Diğer kadınların da bu alanda özgürce çalışabilmeleri için attığı adımlara ve başarılarına hayran olmamak mümkün değil. Gelin onun ilginç yaşam öyküsüne daha yakından bakalım.

Elizabeth Blackwell 1821 yılında İngiltere’de (Bristol) birbirine sıkı sıkıya bağlı, kölelik karşıtı bir ailenin dokuz çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Babası Samuel Blackwell oğullarının eğitimine verdiği önemi kızlarından da esirgememiştir. Zaten kendisi insan hakları savunucusu ve kölelik karşıtı olarak bilinmekteydi ve çocuklarını da bu bilinçle yetiştirmiştir. Bunlardan yola çıkarsak Elizabeth’in mücadelesinde babasının büyük rolü olduğunu söylememiz isabetli olacaktır. Bu dönemde yaşanan siyasi olaylar ve finansal zorluklar nedeniyle Blackwell ailesi Amerika’ya göç etmek mecburiyetinde kalmıştır. Fakat kısa bir süre sonra babalarının ölmesi üzerine geçimlerini sağlayabilmek için annesi ve iki kız kardeşiyle birlikte bir öğretim kurumunda ders vermeye başlamıştır.

Bir öğretmen olarak çalışmak onu sıkıcı ve endişeli biri haline getirmiştir. Nimura’nın, kitabındaki ‘kafeslenmiş güç’ ifadesi için Elizabeth Blackwell şöyle söylüyor: “Cinsiyetimi sınırlayan kısıtlamalar tüm isteklerimi işe yaramaz hale getiriyor.”

1895’te basılan “Pioneer Work in Opening the Medical Profession to Women” kitabında Elizabeth Blackwell, başlangıçta tıp üzerine çalışma fikrinden uzaktır. Vücut ve hastalıklar ile ilgili olan her şeyden nefret ettiğini söylemiş, favori çalışmalarının tarih ve metafizik olduğundan bahsetmiştir. Yakın bir arkadaşı ölürken eğer doktoru kadın olsaydı, daha az acı çekeceğini söyleyince, ideallerinin tıp bilimine döndüğünü yazmıştır.

Elizabeth’in tıp eğitimi almaya karar verdiği dönemde tıp eğitimi ve uygulamaları hala düzenlenmemişti. ABD’de çıraklık eğitimleri, kısa kurslar sunan kâr amaçlı okullar ve birkaç daha titiz tıp fakültesi vardı. Avrupa’da tıp eğitimi daha yerleşikti. Ancak bu kurslar pratik olmaktan çok teorikti. Peki ya üniversiteler? Tamamen erkeklerden oluşması sebebiyle bir kadın hoş karşılanmayacaktı.

Nihayetinde, 1847’de Elizabeth Blackwell hepsi erkek olan diğer öğrencilerinin takdirine bağlı olarak Batı New York’taki Cenevere tıp kolejine (şimdiki Hobart ve William Smith kolejleri) kabul edildi. Ona bir şaka olarak ve dalga geçmek maksadıyla oy verdiler ancak Elizabeth oylamayı kazandı ve dönemini birincilikle bitirdi. Mezuniyetinde takdir edildi. Ancak elindeki bu derece onun hayatını sizin de tahmin edeceğiniz üzere daha kolay bir hale getirmedi. Diplomasına rağmen hastaneler tarafından kabul edilmedi. Amerika’da umduğunu bulamayan Elizabeth İngiltere’ye, oradan da Paris’e gitti ve burada La Maternité’deki ebeler kursuna katıldı. Paris’te, bir gözünü kör eden ve onu cerrah olma umudunu terk etmeye zorlayan bulaşıcı bir göz hastalığına yakalandı. İngiltere’ye döndü ve St. Bartholomew Hastanesi’nde Dr. James Paget’in yanında çalıştı. 1851 yazında New York’a döndü, burada şehirdeki hastanelerde ve dispanserlerde görev alması reddedildi ve hatta özel muayenehane bile kiralayamadı.

Küçük kız kardeşi Emily ise Elizabeth’e göre daha az bir deneyime sahipti. Chicago’da Rush Tıp Fakültesi’nde okudu ancak derecesini tamamlamasına izin verilmedi. 1854’te Cleveland Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.

Tüm engellere rağmen Blackwell doktorlar, 1857’de New York Yoksul Kadınlar ve Çocuklar Hastanesi’ni kurdular. Tıp dünyasını doldurmaya başlayan birkaç kadın hakkında 1850’ler ve 1860’larda Amerika’da ve Avrupa’da roller ve yaklaşımlar farklıydı. Blackwell’lerin tanıdığı, epidemiyolojisi ve Kırım Savaşı’nda sanitasyon reformu ile ünlü Florence Nightingale, kadınların hemşire olmasına ve tüm doktorların erkek olmasına inanıyordu. Ayrıca kadın hekimleri yetiştirmek en tartışmalı konuydu.

Elizabeth Blackwell başta, erkeklerden ayrı eğitimle ilgilenmemişti. Ama Philadelphia’da Pennsylvania Kadın Tıp Fakülteleri kurulmaya başlandı. 1868’de Blackwell kardeşler baskıya boyun eğdi ve New York Hastanesi Kadın Tıp Fakültesi kuruldu. Sürekli mali sorunlarla savaşıyorlardı. Elizabeth Blackwell, hayırseverler ve potansiyel müttefiklerle sık sık çatışıyordu.

Elizabeth ve Emily Blackwell tarafından 1868’de kurulan Kadın Tıp Fakültesi’nde kadavra diseksiyonu yapılıyor.

Nimura, kız kardeşlerin düşüncelerine ve görüşlerine son derece ayrıntılı bir şekilde hakimdir. Aralarında bir yığın mektubun yanı sıra karmaşık resmi ortaya koyan günlüklere sahiptir. Öncü ruh ve inatçı kişilik bir araya geldiğinde her zaman güzel sonuçlar ortaya çıkmayacaktır.

Elizabeth, zorlu birisiydi. Samimi ve dürüsttü, huysuzdu, yardımseverlikten yoksundu ve etrafındaki pek çok kadını, tıp fakültesi mezunları da dahil olmak üzere, olağanüstü derecede küçük düşürüyordu. Modern tabirle “kraliçe arı” olarak kabul edilirdi.

Kız kardeşler başarılarından dolayı sevilmeseler de birer güce dönüştüler ve işler tersine döndü. Kitap her ikisinin 1910’da ölümlerine kadar izini sürüyor. Ancak hikâyenin daha başarılı sonu, kadınların 1980’lerde açılan iki tıp fakültesine kabul edilmesidir: Baltimore, Maryland’deki Johns Hopkins ve New York’taki Cornell, ikisi de karma eğitim amaçlı tasarlanmıştır. Blackwell Kardeşlerin kurduğu, kadınlar için tıp okulu 1899’da kapandı. Elizabeth’in eğitim fırsatlarında eşitlik hedefi nihayet gerçekleştirildi.

Yine de kadınların, ABD’deki tıp fakültesine kayıt sayısının yarısından fazlasını oluşturması, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk kadın tıp fakültelerinin açılmasından 150 yıl sonra, 2017 yılında kadar sürdü. Ve bir kadının veya azınlık gruptan bir doktorun beyaz bir adamın yanı sıra bir neşter kullanabileceği veya uzman tavsiyesi sağlayabileceği konusunda şüphecilik hala devam ediyor. Blackwell Kardeşlerin dünyasına hâlâ çok yakınız.

“Bir kapı açıldığı zaman, yani sadece bir kadın için, derhal tekrar kapatılıyor.”

KAYNAKÇA
Wunsch, H. (2021, Ocak 11). Sisters who kicked down the door of the US medical establishment. nature.com: https://www.nature.com/articles/d41586-021-00020-3?utm_source=twt_nnc&utm_medium=social&utm_campaign=naturenews adresinden alındı

GÜTBAT BİLİMSEL EKİBİNDEN TUANA HELVACI VE ALİ RIZA ÖZKAHRAMAN’A ÇALIŞMALARI İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu