TIPTA GÜNCELLER

KRONİK AĞRIDAN ÖNCE SON ÇIKIŞ

Ağrı, bir bireyin birinci basamak hekimine başvurmasının en yaygın nedenlerinden biridir ve kronik ağrı dünya çapında yaklaşık 1,5 milyar insanı etkilemektedir. Bu durum insanların yaşam kalitesini bozmakla birlikte üretkenliği düşürmekte ve sağlık hizmetleri harcamalarına da ciddi olumsuz etkisi bulunmaktadır. Akut ağrı yaygın olarak “ameliyat, travma ve akut hastalıkla ilişkili olumsuz bir kimyasal, termal veya mekanik uyarana karşı normal, öngörülen fizyolojik tepkidir” şeklinde tanımlanırken, kronik ağrı Uluslararası Ağrı Araştırmaları Birliği (IASP) tarafından “normal doku iyileşme süresinin ötesinde (genellikle yaklaşık 3 ay) devam eden, görünür biyolojik değeri olmayan ağrı” olarak tanımlanmıştır. Akut ağrının aksine kronik ağrının koruyucu bir işlevi olmadığı yaygın olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte geleneksel zamansal tanımlar, akut ve kronik ağrı arasındaki karmaşık mekanik ayrımları ve akuttan kronik ağrı durumlarına geçişi hesaba katmaz.

2011 Tıp Enstitüsü (IOM) raporu, “akut ve kronik ağrı arasındaki bağlantıyı daha iyi anlamanın ve bu bağlantıyı kırmanın yollarını bulmanın gerekli olduğuna inanıyoruz” demiştir. Ekim 2016’da Almanya, Wiesbaden’de gerçekleştirilen, Avrupa ve ABD’den ağrı uzmanlarından oluşan Kronik Ağrı Değişimi Danışma Kurulu Toplantısı’nda “Ağrı kronikleşmesi, kalıcı ağrıya ilerleyen geçici ağrı sürecini tanımlar.” şeklinde bir fikir birliğine varılmıştır.

Genetik, çevresel ve biyopsikososyal faktörler, kronikleşme riskini, derecesini ve zaman sürecini belirler. Birçok kronik ağrı sendromunun gelişimi artan sinyaller ile omurilikte inen inhibitör yollar arasındaki dengesizlikten kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Yani akut ağrının kronik ağrıya dönüşmesinde sinir sistemi ile ilgili problemlerin önemli bir rol oynadığı kabul edilse de yeterli bir tedavi geliştirilebilmesi açısından kronikleşme sürecindeki moleküler işleyişin anlaşılması gerekiyor. Irvine – California Üniversitesi’nde çalışan bilim insanları bunun üzerine bir araştırma yaparak ilk defa akut ağrıdan kronik ağrıya geçişi kontrol eden özel bir moleküler işleyişi ortaya koyarak 22 Ekim 2021’de Science Advances bülteninde bu araştırmayı yayımladılar.

Omurilikte hücrelerarası bir enzim olarak yer alan N-asiletanolamin asit amidazın (NAAA)’nın kritik bir nokta olduğu söyleniyor ve periferik doku yaralanmasını takiben 72 saatlik bir zaman diliminde NAAA’nın devre dışı bırakılması ile erkek ve dişi farelerde kronik ağrı gelişimini durduğu gösteriliyor.

Palmitoiletanolamid (PEA), vücut hücrelerinde hücre koruma mekanizması tarafından salgılanan ağrı ve iltihaplanma gibi durumlarda üretimi artan endojen bir lipid agonistidir. Hücre çekirdeğindeki Peroksizom Proliferatör-Aktive Edilmiş Reseptör alfa (PPAR- α) yoluyla bir anti-enflamatuar ve analjezik etki üretilir. Ağrıyı ve iltihabı hafifletir, hücrede mitokondriyal solunumu uyarır. Araştırmada NAAA’nın ekspresyonundaki geçici bir artış sonucu omuriliğin innervasyon segmentlerinde PEA aracılı sinyallemenin baskılandığı gözlemlenmiştir. Bu olay lokal mekanizmayı yüksek enerji veren mitokondriyal solunumdan biyokütle üreten aerobik glikolize doğru yönlendirir. Yani ilk kez kanser hücrelerinde keşfedilmiş olan ve Warburg Etkisi adı verilen durum gibi hücre oksijenli ortamda olmasına rağmen mitokondriyel solunum baskılandığı için enerji açısından daha verimsiz olan fermantasyonu gerçekleştiriyor. Bu kritik zaman sürecinde NAAA’nın devre dışı bırakılması PEA aracılı PPAR-α aktivasyonunu geri yükler, metabolik yeniden programlamayı durdurur ve ağrı kronikliğe geçişi iptal eder.

Anatomi & Nörobiyoloji bölümünde profesör olan Daniele Piomelli, “Ağrının kronikliğiyle ilişkili olayların doğada betimli yer ve zamanının belirlenmesi, ağrı kesici ilaçların ötesinde hastalık düzenleyen yeni ilaç sınıflarıyla hedef alınabilecek bu süreçte kontrol noktalarının belirlenmesi açısından büyük önem taşıyor” diyor. “Bu çalışma, daha önce bilinmeyen bir kontrol noktası olan NAAA’nın, enzimi kısıtlayabilen küçük moleküllü tedavi yöntemleriyle etkili şekilde hedef alınabileceğini ve böylelikle akuttan kronik ağrıya geçişin önlenebileceğini gösteren ilk araştırma niteliğinde” diye ekliyor.

Ayrıca eklemek istiyorum ki erken müdahale akut ağrının kronik ağrıya dönüşmemesi için önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden de özellikle birinci basamak hekimleri olmak üzere tüm hekimlerin ağrılı hastaları uygun şekilde yönetmek için gerekli farkındalık, eğitim ve becerilerle donatılması kritik öneme sahiptir.

Kaynakça

  1. FOTIO, Y., JUNG, K.-M., PALESE, F., OBENAUS, A., TAGNE, A. M., LIN, L., . . . PIOMELL, D. (2021, Ekim 22). NAAA-regulated lipid signaling governs the transition from acute to chronic pain. Science: https://www.science.org/doi/10.1126/sciadv.abi8834 adresinden alındı
  2. Kiriş, H. T. (2019, Ağustos 30). Warburg Etkisi ve Kanserde Meydana Gelen Metabolik Değişimler. Evrim Ağacı: https://evrimagaci.org/warburg-etkisi-ve-kanserde-meydana-gelen-metabolik-degisimler-7901 adresinden alındı
  3. Morlion, B., Coluzzi, F., Aldington, D., Kocot-Kepska, M., Pergolizzi, J., & Mangas, A. C. (2017, Aralık 18). Pain chronification: what should a non-pain medicine specialist know? Taylor&Francis Online: https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/03007995.2018.1449738 adresinden alındı
  4. YANNICK FOTIO, K.-M. J. (2021, Ekim 22). NAAA-regulated lipid signaling governs the transition from acute to chronic pain. ScienceAdvances: https://www.science.org/doi/10.1126/sciadv.abi8834 adresinden alındı
  5. Zaloğlu, O. (2021, Ekim 2021). Akut Ağrıdan Kronik Ağrıya Geçişi Kontrol Eden Moleküler İşleyiş Bulundu. Popular Science Türkiye: https://popsci.com.tr/akut-agridan-kronik-agriya-gecisi-kontrol-eden-molekuler-isleyis-bulundu/ adresinden alındı
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu