TIPTA GÜNCELLER

Kalp Naklinde Yeni Bir Çağ Açılıyor

Bir başkasının kalbini taşımak tuhaf bir duygu. İlk başta onun duygularını alacağım diye korkmuştum. Sonra merak eder oldum. Nasıl biriydi acaba? İyi biri olduğunu hissedebiliyorum. Annemin dediğine göre genç bir delikanlıymış, nişanlıymış. Çok aşık mıydı acaba ona? Bazen gözlerimi kapatıp o aşkı hayal etmeye çalışıyorum, onun kalbi bende ya hissetmem gerekiyormuş gibi…
Bu satırları yıllar önce bir dizide kalp nakli olmuş genç bir adamdan duymuştum. Cümlelerin ne kadarı kurgu, fikrim yoktu ama kalp nakline dair kafamda ilk merak o zaman uyanmıştı.

Neydi bu kalp nakli?
Kalp nakli, yeterli fonksiyon gösteremeyen hasta kalbin, sağlıklı bir insan kalbi ile değiştirilmesi işlemidir. Organ
bağışı yapmış sağlıklı bir insan(verici) öldüğünde böbrek, karaciğer, kalp, akciğer gibi organları hazırlanarak daha önceden organ nakli kararı alınmış hastalara(alıcı) nakledilir. Kalbin normal fonksiyonlarını yerine getiremediği hastalara uygulanan kalp nakli, kadavradan alınan sağlıklı kalp ile yapılır.

Dünyada ilk kez Christiaan Bernard tarafından 1967 yılında Louis Waskansky adındaki hastasına, beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastasından aldığı kalbi nakletmesiyle gerçekleşmiştir. 1967’den beri yapılan bu kalp nakil ameliyatları göründüğü kadar yüzeysel değildir. Nakillerin fizyolojik yönü bilim insanlarınca büyük bir gelişim süreci içindeyken tüm bunların daima ikincil bir sorgulayıcı tarafı olmuştur.

Yüzyıllardır duyguları taşıma misyonu kalbe atfedildiği için insanlar, kalp nakline diğer organların nakillerinden farklı anlamlar yükleyebilmektedir. Fakat kalp nakli sonrası kişilik değişikliği yaşadığını rapor eden hastalar olsa dahi tıbbi literatürde bu misyonun bir karşılığı yoktur. Çünkü duyguların merkezi beyindir. Beyin, durum değişiklikleri karşısında birtakım kimyasallar salgılayarak tepki verir ve bu kimyasallar kalp dahil birçok uzuvda etki yapar. Örneğin heyecanlandığımızda beyin nörepinefrin salgılar ve kalp atım hızında artma meydana getirir. Kalp bir nevi yansımadır. Kalbimizin yerinden çıkacak hissi, olaylara kalbin verdiği bir yanıt değil beynin verdiği bir yanıt olur.

Kalp naklinin spontane kişilik değişikliği meydana getirmesi mümkün müdür?
Buna dair yazılan çoğu makale 20 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir. Dinamik bir yapısı olan bilim adına bu makaleleri referans alıp konuşmak zordur. Güncel çalışmalar, hastanın kendini ittiği psikolojik temeller üzerinde yoğunlaşmaktadır ki bu da bizi tekrar beyne götürür. Önceden başkasına ait bir organı taşımak hastalarda o kişiye karşı merak hissi uyandırır. Öyle ki kalp nakli dışında diğer nakil ameliyatları sonucunda da değiştiklerini ifade eden bazı hastalar olmuştur. Belki de bir nevi yeniden doğduklarını hissettikleri, ölümün kıyısından gelip yaşadıkları içindir.

Tıbbi olarak tanımlanırsa kalp; vücudumuza gerekli besin maddelerini ve oksijeni sağlayan kanı, dolaşım sistemimiz içinde hareket ettiren, kalp kası olarak bilinen özel bir tip çizgili kastan oluşan ve kendiliğinden kasılma özelliğine sahip kuvvetli bir pompadır.

Ben bir KANOPE üyesi olarak saha çalışmalarımızda organ bağışı yapmaya karar vermiş kişilerin kalp bağışı yapmaktan biraz daha çekindiklerine şahit oluyorum oysa çok ihtiyacı olanlar varken… Kasım 2021’de 13. yaş gününde hayata gözlerini yuman Emirhan Taçyıldız onlardan sadece biriydi. En büyük hayali ne diye sorarsanız lunaparkta hızlı tren ve gondola binmekti. 8 yıldır kalp bekliyordu ama o kalp hiç gelmedi…

2021 resmi verilerine göre Türkiye’de otuz bine yakın kişi organ nakli beklemektedir. Ve ne yazık ki ortalama her 3 saatte bir kişi de organ beklerken vefat etmektedir. Fakat bu konu, yaşama tutunmak için dinamizme en çok ihtiyaç duyulan alanlardan biri olmaya devam ederken geçtiğimiz günlerde dünyada umut verici bir devrim gerçekleşti! Hem de ne devrim! Haber siteleri anında en kalın puntolarla geçti haberi.

‘’Dünya tarihinde bir ilk! Domuzdan insana ilk kalp nakli!’’

Organ yetmezliğine yeni bir alternatif olarak gündeme düştü bu başlıklar. Olay taze olduğu için şimdilik elde bulunan bilgiler çok kısıtlı. Birçok yüz nakline imza atmış olan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan verdiği röportajda “İnsanlık için çok büyük bir hizmet olacak ama şu an için ameliyatın bilimsel bir makalesi yok, sadece haberler üzerinden konuşuyoruz.” dedi. Haber siteleri ise şöyle aktardı: “Olay ABD’nin Maryland eyaletindeki bir hastanede yaşandı. Ölmek üzere olan 57 yaşındaki kalp hastası David Bennett’a son çare olarak dünyada bir ilk olarak domuz kalbi nakledildi. Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi’nde görevli doktorlar, alınan özel izin sonrası ameliyatın 7 saat sürdüğünü ve hastanın sağlık durumunun iyi olduğunu duyurdu. Bennett’ın ameliyat sonrası uzun vadede sorun yaşayıp yaşamayacağı ise hala bilinmiyor. Kalbi Bennett’a nakledilen domuzun, genetiğinin değiştirildiği ve böylece domuzun kalbinin, reddedilmeden insan vücudunda işlev görebilmesinin sağlandığı açıklandı.”

Prof. Dr. Ömer Özkan, nakil hakkında acele edildiğini, birçok bilimsel aşamanın atlandığını ve hemen insan üzerinde deneye geçildiğini söyledi ve şunları ekledi: “Çalışma inanılmaz büyük bir çalışma. Gelecekte birçok çalışmaya referans olacak, bizlere ışık tutacak, laboratuvarları çok hareketlendirecek bir çalışma. Ama aradaki aşamaları atlamamak lazım. Bilimin yıllardır getirdiği bazı kurallar var, onlar atlanmış görünüyor. Hem hayvan etiği hem de insan etiği açısından birçok sıkıntı var. İnşallah hasta uzun süre yaşar ama çok uzun yaşamayacağı net. İnşallah biz yanılırız. Bu dönemde hasta, belki de bundan sonra olabilecek normal bir kalp nakli bile olamayacak ve hayatını kaybedecek. Örneğin, bir ay sonra olabileceği bir kalp naklindeki ilaçların cevabı değiştirilmiş olacak. Bu hastaya “son çare” deniliyor ama belki iki gün sonra kalp nakli olacaktı. Ama sırf bu nakil yapılıyor diye onu olamayacak. Belki de artık bu nakil yüzünden diğer nakilleri olamayacak. “Hasta son evredeydi”, “ölmek üzereydi” demek, ortada bir yanlış varsa onu doğru yapmıyor…

Yüzeysel değil dedim ya işte bu süreç buzdağı gibi bir de görünmeyen tarafı beraberinde getiriyor. Prof. Dr. Ömer Özkan’ın sözlerine Gazi Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Profesörü hocamız Dr. Nesrin Çobanoğlu’nun şu sözleriyle de dikkat çekmek istiyorum: “Geleceğin tıbbı bugün yaşadığımız sorunların birçoğunu çözümleyecek yeni gelişmelerle ilerleyecek ve tıp evrilirken biz başka etik sorunları konuşacağız.

Eğer bu yeni gelişme hayata geçerse ahlaki ikilemlere bir çözüm bulmayı hedefleyen “etik” ile ayrılmaz bir partner olacağı kaçınılmaz. Şimdiden birçok ülkede nakille ilgili yüzlerce içerik üretildi. Öyle görünüyor ki önümüzdeki günlerde çalışmalar da tartışmalar da büyüyecek ve bizler bu konudan daha çok bahsediyor olacağız.

Gelecekte başka Emirhanların sağlıkla lunaparkta hızlı trene binebilmesini, yitmemesini; organ bağışı konusunda toplumun bugünden daha bilinçli olmasını tüm kalbimle, tüm gönlümle dilerim.

Yazar: Saliha Zeynep Şahbaz

KAYNAKÇA:

  1. ÖZDEMİR, Ü., & TAŞÇI, S. (2013). Kronik Hastalıklarda Psikososyal Sorunlar ve Bakım. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 57-72.
  2. ABD’de domuzdan insana ilk kalp nakli. (2022, Ocak 11). BBC News: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59946892 adresinden alındı
  3. Bunzel, B. S.-M. (1992). Does changing the heart mean changing personality? A retrospective inquiry on 47 heart transplant patients. Quality of Life Research, 251-256.
Daha Fazla Göster

KANOPE

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kan ve Organ Bağışı Topluluğu

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu