KÜLTÜR-SANAT

İSPANYOL GRİBİ

Dünya Tarihine Damga Vuran Salgınlar çalışma grubu olarak Kara Veba’dan sonra İspanyol Gribi’ni araştırdık ve bu yazımızda İspanyol gribi etkeninden, epidemiyolojisinden, patogenezinden, böylesi geniş çaplı bir salgının demografik ve kültürel etkilerinden bahsettik.  Tarih boyunca influenza(grip) salgınları pek çok çeşidi ve etkeniyle insanoğlu için büyük sıkıntı teşkil etmiştir. İspanyol gribinden önce nedir bu influenza diye bakarsak; kelime olarak 14-15.yy, insanlarda hastalık oluşumuna gezegenlerin etki ettiği düşünülerek İtalyanca ‘etki’ anlamına gelen influenza kelimesinin kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. İnfluenza alt ve üst solunum yolunda hastalığa neden olabilen, hastanın koşullarına göre hafif ve ağır seyir gösterebilen, solunum yoluyla bulaşan viral bir hastalıktır.

GRİP ETKENLERİ

Grip virüsleri beş cinsten oluşan Orthomyxoviridea ailesine aittir. Bunlar İnfluenza A, İnfluenza B, İnfluenza C, Thogotovirus ve Isavirus’tür. İnfluenza A virüsleri, hemaglutinin (H) ve nöraminidaz (N) yüzey glikoproteinlerine göre alt tiplere ayrılır. Günümüzde on altı H alt tipi ve dokuz N alt tipi tanımlanmış bulunmaktadır. Her virüs bir H ve bir N antijenine sahiptir ve bunlar her tür kombinasyonu yapabilir.

İnfluenza A, grip salgınlarının neredeyse %80’inden, yaygın epidemilerden ve pandemilerden sorumludur hem insanda hem de hayvanlarda bulunan tek tiptir. İnfluenza A virüsleri sürekli bir genetik değişim halindedirler. Epidemi ve pandemilere neden olmalarının sebebi budur. İnfluenza B daha küçük çaplı ve daha yumuşak seyreden salgınlara sebep olur. İnfluenza C ise yalnızca hafif enfeksiyonlar meydana getirir.

Virüsler, antijenik sapma ve antijenik kayma gibi iki genetik süreçten geçerek evrilirler. Antijenik sapma, viral replikasyon sırasında hemaglutinin ya da nöraminidaz proteinlerinde veya ikisinde birden meydana gelen hızlı ve öngörülemez mutasyonlar olup ortalama her 2-8 yılda bir meydana gelir. Antijenik sapma A ve B tipi virüslerde görülür, küçük değişimlerdir ve pandemiler arası yıllık olağan salgınlara (epidemi) yol açabilir.

Antijenik kayma ise, normalde kuş ya da domuzları enfekte eden hayvan kökenli grip virüslerinin insana bulaşmasıyla aynı konağı paylaşır hale gelen hayvan ve insan grip virüslerinin genetik karışımı sonucu gerçekleşir. Yalnızca İnfluenza A virüslerinde görülür. Antijenik kayma daha büyük bir değişimdir ve ortaya çıkan virüs pandemilere neden olur.

GRİP PATOGENEZİ

Virüs hemaglütini sayesinde epitelde bulunan sialik aside bağlanarak hücre içerisine girer. Hücre içerisinde replikasyonla çoğaldıktan sonra diğer hücreleri enfekte eder.  Bu şekilde çoğalarak konakçı hücrenin ölümüne neden olur ve silyalı epitelin yerini yassı epitel alır.

Hastalığın önemli komplikasyonlarından biri olan sitokin fırtınası, T hücrelerinin ve natural killer hücrelerin hızla çoğalması ve aktive olması sonucu meydana gelir. Sitokin fırtınası akciğer ve alveollerde kalıcı hasar oluşturur, ARDS (Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu) tablosuna neden olur. 1-2 gün süren inkübasyondan sonra ani başlayan baş ağrısı, yüksek ateş, üşüme, kuru öksürük, farenks iritasyonu, miyalji, halsizlik ve iştahsızlık, terleme, göz kaslarında ağrı, göz yaşarması ve yanma gibi belirtiler görülebilir.

Primer İnfluenza Pnömonisi:

Hastalık influenzanın tipik başlangıcı şeklinde ortaya çıkar ve hızla yüksek ateş, öksürük, dispne ve siyanoza doğru bir ilerleyiş gösterir. Fizik muayene ve akciğer grafisinde erişkin solunum yetmezliği sendromu (ARDS) bulguları görülür.

Şekil 2: ARDS uyumlu bulguların görüldüğü akciğer grafisi
Şekil 1: Sağlıklı akciğer grafisi

Sekonder İnfluenza Pnömonisi:

Daha sık yaşlılar, diyabet hastaları, altta yatan kronik pulmoner, kardiyak ve böbrek hastalığı olan kişilerde bakteriyel pnömoni görülebilir. İnfluenza düzeldikten 4-14 gün sonra gelişmektedir. İnfluenza sonrasında pnömoni dışında sinüzit ve otitis media; solunum yolu komplikasyonları dışında, miyokardit, perikardit, miyozit, ensefalit, Guillain-Barre sendromu, reye sendromu, transvers miyelit, febril konvülziyon ve sepsis gibi geniş spektrumda komplikasyonlar görülebilir.

İnfluenza Tedavisi

İnfluenza tedavisinde iki çeşit ilaç kullanımı söz konusudur. Virüsün M2 proteinine bağlanıp, iyon kanalı oluşmasını inhibe ederek etki eden ilaçlar Amantadin ve Rimantadin iken Nöraminidazı inhibe ederek etki eden ilaçlar Oseltemavir ve Zanamivirdir.

Aşı

İnfluenza salgınlardan korunmada aşı önemli yer teşkil eder ve iki çeşit aşı kullanımdadır. TİV ve CAİV: Bir A H3N2, bir A H1N1 ve bir B virüsü içerir.

TİV (Trivalent inaktive influenza virüs aşısı): Kas içine (im) deltoid kasa veya uyluk anterolateraline uygulanır. İnaktive aşı, altı aydan büyük olan sağlıklı bireylere, altta yatan kronik hastalığı olanlara ve gebelere uygulanabilir. CAİV: (Canlı attenüe influenza virus aşısı) Canlı aşıdır, gebe olmayan 2-49 yaş grubundaki sağlıklı kişilere önerilir, nazal sprey şeklinde uygulanabilir. (Tekin,2016)

İSPANYOL GRİBİ PATOGENEZİ

Salgın 1918 yılının mart ayında ılımlı ilk dalgayla başlamıştır. Salgının başlamasına neden olan A(H1N1) suşunun hastanın durumunu daha da ağırlaştıracak, şiddetli immün ve enflamatuar yanıta sebep olan bir gen dizilimine sahip olduğu düşünülmektedir. Çocuk ve yaşlıların etkilendiği tipik tablonun aksine bağışıklık sistemi güçlü genç erişkinlerin öldüğüne dair veriler de bu düşünceyi destekler niteliktedir.

‘’Ağır vakalarda ise kısaca şiddetli baş–beden ağrıları ve ateş görülüyor, hastanın yüzü koyu mavi renk alıyor ve siyanoz gelişiyor, kanlı öksürük ve burun kanaması eşlik ediyordu. Ölüm genellikle bakterilerin akciğerleri ele geçirmesinden ve hayati organların sıvıyla dolmasının ardından, hastanın boğulmasıyla meydana geliyordu. ‘’ (Phillips ve Killingray, 2003) Döneme şahitlik etmiş doktorların mektupları ve o döneme dair kaynaklar sıklıkla bulguların korkunçluğundan ve şiddetinden bahsetmektedir. Hastalarda görülen siyanoz mutat siyanozdan farklı olarak kurşuni mor renkte ve şiddetliydi. Şiddetli baş ve göz ağrıları sıklıkla görülürken orta kulak iltihabı da bulgulara eşlik edebiliyordu. Diğer bulgular kadar sık olmasa da göz, kulak, burun gibi organlarda gerçekleşen kanamalar korkunç görüntülerin oluşmasına sebep oluyordu. Bunların yanı sıra akciğer rüptüründen kaynaklanan hava sızıntısı sonucu deri altı amfizemi de görülebiliyordu. Bulguların çeşitliliği ve şiddeti o dönem doktorları da zora sokmuş, influenza tanısından uzaklaştırmıştır. Bazen yüksek ateş ve titreme nedeniyle sıtma, bazen diyafram üzerindeki yanıcı ağrı nedeniyle kolera tanısı konmuştur.

Hastalığın önüne geçmek için çeşitli ilaç ve aşı çalışmaları yapılmış olsa da tanı doğru şekilde konmadığı ve etken belirlenemediği için bu çalışmalar da sonuç vermemiştir. Ve dünya Covid-19 salgınıyla birlikte yaşananların bir benzerini 1918’de de yaşamıştır. Hastalığın tedavi edilememesi sonucu önlemler alınmış, bazı yerlerde halka maske takma zorunluluğu getirilmiştir. Kamusal alanlar, eğlence yerleri ve toplu taşıma sistemleri kapatılmıştır.

İSPANYOL GRİBİ KÖKEN VE YAYILIMI

1918 İspanyol gribi pandemisi bir yıldan kısa sürede, I. Dünya Savaşı’ndan çok daha fazla can kaybına, dünya genelinde tahminen 40-100 milyon arası ölüme yol açmıştır. Aynı yüzyılın öteki -1957 ve 1968- pandemileri için sırasıyla %0,02 ve %0,01 olan mortalite, 1918 pandemisi için %2,5 civarındaydı. 1918 pandemisini diğer pandemilerden ayıran bir diğer özelliği, küçük çocuklar ve yaşlılardan çok sağlıklı genç erişkinleri öldürmesiydi. Çok yüksek morbidite ve mortaliteye ulaşarak dünya genelinde yayılan pandemiden sorumlu virüs, bilinen virüslerle ilintisi olmayan yeni bir İnfluenza A alt tipiydi. Yayılım hızı ve yayılım alanlarına bakılırsa da Kara Ölüm, 19. yüzyıl kolera ve veba salgınlarına göre de çok daha fazla etkiliydi.

1918 pandemisi Avrupa’da başlamadı. Hastalığın ‘‘İspanyol gribi’’ adını almasının sebebi salgının İspanya’da başlamış olması değildir; İspanya’nın I. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalması, hastalığa ve hızlı yayılımına dair haberlerin diğer ülkelerde sansüre uğrarken İspanyol medyasında geniş yer bulabilmiş olmasıdır. 

1918 grip pandemisi patlak verdiğinde tıp, hastalıkla mücadele için hazırlıksız ve donanımsızdı; etkili bir tedavi yöntemi mevcut değildi. Ayrıca viroloji yeni yeni gelişmekte olup bakteriyoloji ona göre ileri olduğundan ve grip kurbanlarında görülen sekonder bakteriyel enfeksiyonlar, pandemiye bakterilerin sebep olduğu yanılgısına yol açtı. Salgın boyunca enfeksiyonunun kökenine ve yayılımına ilişkin birçok söylenti çıktı ve teoriler üretildi. Hastalık mutlaka savaşla ilişkilendiriliyordu. Savaş zamanı Avrupa genelinde yabancı karşıtı görüşler yükselmiş, salgından yabancılar sorumlu tutulmuş, hastalığın Avrupa’ya diğer coğrafyalardan geldiğine inanılmıştı.  Pandeminin başlangıç noktası olarak İspanya’nın yanı sıra ABD, Rusya ve Çin başta olmak üzere Asya öne sürülmüştü.

Günümüzde de Asya tehlikeli bir rezervuar olarak görülmektedir. Bölgede milyonlarca domuz ve kümes hayvanı çeşitli grip suşları taşımakta, aşırı kalabalık bir insan kitlesi bu hayvanlarla iç içe yaşamaktadır. Söz konusu yakınlık sonucu iki İnfluenza A suşunun aynı konakta bir araya gelebileceği ve bu karşılaşmadan yeni bir suşun doğabileceği düşünülmektedir.

Ancak 1918 pandemisinin Asya’da patlak verdiğine ve dünyaya buradan yayıldığına dair kesin kanıt mevcut değildir. Pandeminin Asya’da başladığına dair görüşler kanıt yetersizliğinde gözden düşmüş ve belgelerin işaret ettiği ABD, 1918 gribinin ortaya çıktığı yer olarak günümüzde genel kabul görmüştür. Belgelenen ilk grip vakaları 11 Mart 1918’te, Kansas’taki (ABD) Fort Riley askeri üssünde gerçekleşmiş, bunları ABD’deki diğer askeri tesislerde rapor edilen neredeyse eşzamanlı başka vakalar izlemiştir. İlk resmi vakalar Kansas’ta görülmüş olsa da örneğin, virüs ABD’ye Çin’den gelen göçmen işçiler tarafından taşınmış olabilir.  Dolayısıyla, virüsün tam nerede ve ne zaman ortaya çıktığını kesin olarak söylemek mümkün değildir. Kesin olarak bilinen, virüsün 1918 başlarında savaş için Fransa’ya giden Amerikan askerleri aracılığıyla ABD’den Avrupa’ya taşındığıdır. Pandemiden sorumlu virüs, virülansı olağandışı yüksek bir İnfluenza A(H1N1) suşudur. Ancak virüsün coğrafi kökeni gibi hayvani kökeni de hala kesin değildir.

İspanyol gribi pandemisi dünya genelinde üç dalga halinde seyretmiştir: 1918 Mart-Ağustos dönemindeki ilk dalga, 1918 Eylül-Aralık dönemindeki ikinci dalga ve 1919 Ocak-Mayıs dönemindeki üçüncü dalga. Mart 1918’de Kansas, Fort Riley askeri üssünde başlayan birinci dalga neredeyse bir ay içinde ABD genelinde yayıldı.

Nisan–Ağustos 1918 süresince binlerce Amerikan askerinin ABD’nin doğu kıyısındaki limanlardan Avrupa’ya nakledilmesiyle Atlantik okyanusunu geçen grip virüsü, Nisan 1918’de Fransa’daydı. Buradan tüm Avrupa’ya yayıldı ve yüz binlerce insanı enfekte etti. Birinci dalga mayıs ayında yine deniz yoluyla Hindistan’a ulaştı. Haziran itibarıyla, batı ve kuzey Avrupa topraklarının yanı sıra Avustralya gibi uzak coğrafyalara da yayılmıştı.

Yumuşak prognozlu birinci dalgada hastalar genellikle birkaç gün içinde iyileştiğinden, hastalığa ‘‘üç gün humması’’ adı verilmişti. Hastalığın yumuşak seyretmesi ve düşük mortaliteye yol açması sebebiyle 1918 baharındaki ilk dalga çok dikkat çekmemişti. Ancak sonbaharda ölümcül ikinci dalga patlak verince grip, küresel bir felaket olarak herkesin endişesi haline geldi. 1918 pandemisinde yıkıcı ikinci dalganın en önce nerede patlak verdiği konusu da bilinmemektedir. Ancak Afrika’daki Freetown (Sierra Leone), Avrupa’daki Brest (Fransa) ve Amerika’daki Boston (ABD) limanlarının, çok şiddetli ikinci dalganın kıtalara giriş ve yayılışında anahtar rol oynadığı düşünülmektedir.

İkinci dalgaya dair ilk resmi vakalar 22 Ağustos 1918 tarihinde Brest’te görülmüştür. Salgın askerlerin konakladığı geçici kamplarda ve civardaki Fransız deniz üssünde yayıldıktan sonra Avrupa’ya doğru yayıldı; üç haftada gripten ölenlerin sayısı 370 civarıydı.

Brest’te başlayan şiddetli salgından birkaç gün sonra, Avrupa’dan Kuzey Amerika’daki Boston limanına doğru yola çıkan bir başka gemi, büyük ihtimalle yüksek virülanslı virüsü dünyaya taşımıştır. Sonrasında salgın öyle hızlı yayıldı ki iki hafta içinde iki bin kişi gribe yakalandı. 23 Eylül itibarıyla 20.000 asker enfekte olmuş, Ekim itibarıyla ise 12.000 asker ölmüştü.

Aralık başladığında ABD genelinde 20 milyon insan enfekte olmuş, bunlardan 450.000’i ölmüştü. 1918, yirminci yüzyıl boyunca ABD nüfusunun azaldığı tek yıl olmuştur. Benzer şekilde, İngiltere’den yola çıkan bir gemi, ağustos ayı içinde taşıdığı iki yüz hasta denizci ile Freetown limanına vardı. Hasta mürettebatın bölgedeki bir hastaneye götürülmesiyle virüs yerel halk arasında yayılmaya başladı. İki hafta içinde liman işçileri üzerinden kente ve diğer gemilere, böylece diğer Afrika şehirlerine taşındı ve yayıldı.

Brest’te patlak veren ve çok kısa sürede deniz üzerinden Boston ve Freetown’a erişen ikinci dalga, böylelikle bu liman kentlerinden başlayarak Kuzey Amerika ve Afrika’ya yayıldı. İkinci dalgaya nispeten daha zayıf bir artçı olarak ortaya çıkan üçüncü dalga ise 1919’un ilk altı ayında gerçekleşti ve daha çok Avustralya’yı vurdu.

SALGININ DEMOGRAFİK VE EKONOMİK ETKİLERİ

Salgınlar tarihin her döneminde toplumsal etki yaratmıştır. Yakın bir tarihe kadar salgınların neden kaynaklandığı konusundaki bilgi eksikliği salgınların toplum üzerindeki etkisini arttırmış ve bunun sonucu olarak çıktığı bölgelerde yaygınlık göstererek kitlesel ölümlere yol açmıştır. Ölüm ve hastalıkların yanı sıra, salgınlar insanların sosyal yaşantılarını, tüketim alışkanlıklarını, yaşam tarzlarını ve ekonomik faaliyetlerini de etkilemiştir. Salgınların etkisinin bu kadar büyük olmasındaki temel neden ise, salgının ne zaman çıkacağı ne kadar yayılacağı ve ne kadar süreceği konusunda yaşanan belirsizliktir.

Küreselleşme olgusu ve yarattığı ticari entegrasyon sonucu ülkeler arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi, ticari ve ticari olmayan seyahatlerin artması salgınların ortaya çıktıkları yerden hızlı bir şekilde dünya geneline yayılmasına neden olmuştur.

Savaş ve salgının aynı döneme denk gelmesi 14. yüzyıldaki veba salgını kadar ağır demografik sonuçların doğmasını hazırladı.

Bu felaket savaş ortamında ortaya çıkan bir hastalıktı ve salgın bu ortamı kendi lehine kullanarak çok ciddi demografik yıkımlara yol açtı.

Her salgının toplum üzerinde farklı ekonomik ve sosyal etkileri olmuştur. Salgınlar genellikle yaşlıları, çocukları ve bağışıklık sistemi zayıf olan hastaları etkilerken İspanyol gribi dayanıklı ve tamamen sağlıklı gençleri etkilemiştir. Salgın öncesi dünyada ortalama beklenen ömür 60 civarında iken salgın sonrası bu rakam 50’ye düşmüştür.

İspanyol gribinin en çok tartışılan ve üzerinde durulan konularından bir tanesi de kaç kişinin bu salgında hayatını kaybettiğidir, lakin ölü sayısı ile ilgili net bir sayıya ulaşmak esas olarak çeşitli sebeplerden dolayı pek mümkün görünmüyor. Bu sebeplerden bazıları şunlardır:

Savaş Dönemi:

  • Savaş döneminin kaotik ortamında bazı evraklar Almanya ve Rusya gibi ülkelerde kayboldu veya yok edildi.
  • Avrupa’da özellikle Batı Cephesi olarak adlandırılan yerde pek çok yerleşim yeri zarar gördü. Bu durum devletlerin sahip oldukları yazılı belgelerin de zarar görmesine yol açtı.

Belge Güvenliği:

  • Devletler ölüm miktarlarını savaş bülteni gibi yayınlarda az göstermeye çalıştı.

Tıbbi Sebepler:

  • Sağlık hizmetlerinin gelişmediği yerlerde ölüm nedenleri üzerinde zaman zaman çok fazla durulmayabiliyordu.

Salgının Kansas City’den başlayarak yayılması Amerika kıtasının insani anlamda çok fazla kayıp vermesine yol açtı. Bazı yerlerde küçük yerleşim alanları haritadan silindi.

Avrupa’da oransal olarak İspanya, Macaristan ve İtalya grip salgınından en çok etkilenen ülkelerin başındaydı. İspanya I. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmasına rağmen bu salgının yıkıcı etkisinden kaçamadı.

Savaşa girmeyen devletlerden biri olan Hollanda’da da İspanya’ya benzer bir durum söz konusudur. Hollanda’nın mortalite oranı ortalamanın az da olsa üstünde.

Büyük devletlerin buradaki sömürgecilik faaliyetleri ve sağlık hizmetlerinin kötü olması, Afrika’nın sosyo-ekonomik anlamda gelişmemiş olması sağlık altyapısının bu grip salgını karşısında yetersiz kalmasına yol açtı.

Filipinler’de savaş zamanında salgına karşı sıkı bir biçimde deniz karantinası uygulanmış olabilir. İngiliz sömürgesi altında bulunan Hindistan’a grip bu ülke tarafından getirilmiş olabilir.

Sonuç olarak:

  • Mevcut istatistikî veriler ışığında grip pandemisinden ölenlerin sayısı 50 milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz.
  • Genç kişilerin metabolizması hızlı çalıştığı için sitokin fırtınası yaşlılardan ziyade gençler arasından daha yaygındı.

İspanyol gribinin ekonomik etkilerine dair araştırmalar, bu döneme ait ekonomik istatistiklerin eksikliğinden dolayı sınırlıdır. Garrett (2008) bunun yerine salgının ABD işletmeleri üzerindeki etkilerini ölçmek için tarihsel gazete raporlarını kullanır ve etkilerin büyük olduğu sonucuna varır:

  • Ekim 1918’de Arkansas Gazetesi bakkal satışlarında yüzde 30, tüccar ve büyük mağazalardaki satışlarda yüzde 40-70 düşüş bildirdi.
  • Aynı zamanda tıbbi ilaç ve yatak satışları da artıyordu.
  • Salgının ekonomik etkilerini tespit için İsveç’te yapılan bir çalışmada sermaye gelirlerini %5- %6 azaldığı yoksulluğun ise %11 arttığı hesaplanmış olup salgınla ekonomik performans arasında bir ilişkinin olduğu ortaya konmuştur (AEGON, 2020).
  • Salgın Amerika’da gelir kaybına yol açarken Hindistan’da tarım ekonomisi üzerinde etkili olmuş tarımsal üretim salgın döneminde sırasıyla %8 ve %3,3 azalmıştır (Bell ve Lewis, 2005, s.16).

İSPANYOL GRİBİ KÜLTÜREL ETKİLERİ

O zaman harbe girmeyen İspanya’da Madrid ve Barselona’daki can kayıplarından sansürsüzce bahsedildiği için, hastalığa İspanyol Gribi adı verildi. İspanyollar, Fransa ile aradaki tarihî husumete uygun şekilde, mevsimlik Fransız demiryolu işçilerinin getirdiğini düşünerek hastalığa başta Fransız Nezlesi demişti. Sonra Soldado de Nápole (Napoli Askeri) adını verdiler. Zira o zamanlar pek meşhur olan bu şarkı da bulaşıcı hastalık gibi yayılmıştı. İngilizler, kendilerine mahsus espri telakkisiyle ve insanlığı ne gibi bir felâketin beklediğinden habersizce, hastalığa cilveli bir isim takmışlardı: ‘Spanish Lady’ (İspanyol Hanım). Bir de ‘Kimse bu leydi ile dans etmek istemez!’ diyerek alaya almışlardı.

Ölü sayısı memleketlere göre farklılık gösteriyordu. Bunun sebebinin sosyo-ekonomik farklılıklar olduğu düşünülüyor.

  • Paris’te en yüksek ölüm oranı, zengin mahallelerinde görülmüştür. Ama ölenlerin çoğu, ev sahipleri değil; soğuk çatı katlarında kalan hizmetçiler veya talebelerdi.
  • Her yerde hastalığın en fazla vurduğu, kötü beslenen, kötü evlerde oturan, doktora gidemeyen fakirler ve mülteciler oldu. Hastalık kapanların çoğu iyileşti ama, diğer grip salgınlarından 25 kat fazla insan öldü.
  • Eskiden salgınların esas itibariyle alt sınıflara ve “geri ırklara” tesir ettiği; bunun da kendi suçları olduğu düşünülürdü. İspanyol Gribi, bunu boşa çıkardı. Kimse hastalıktan muaf değildi. Bu da 1920’lerden itibaren halk sağlığı politikalarının değişmesine yol açtı.
  • Daha iyi bir hastalık takibi ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz arzı ehemmiyet kazandı.

Fransız meslektaşı Pycot ile Orta Doğu’yu paylaştıkları gizli anlaşmayla bilinen İngiliz diplomat Mark Sykes, sessiz sinemanın meşhur aktörü Harold Lockwood, Amerikan otomobil sanayicisi Horace Elgin Dodge ve kardeşi John Francis Dodge, Mısır umumi valisi Lord Edward Cecil, Arabistan Kralı Suud’un en büyük oğlu Prens Turki bin Abdilaziz, Tonga Kraliçesi Anaseini, Brezilya Cumhurreisi Francisco de Paula Rodrigues Alves, İtalyan Prensi Umberto, İsveç Prensi Erik, sosyolog Max Weber, eski ABD başkanı Trump’ın dedesi Frederick Trump, Fransız şair Guilliaume Apollinaire ile Cyrano de Bergerac’ın yazarı Edmond Rostand İspanyol gribinden öldüler. Yakın Hristiyan tarihinde ‘Fatima’nın Sırrı’ diye bilinen hâdisenin kahramanı üç çocuktan ikisi, Francisco ve Jacinta, İspanyol gribinden öldüler ve yıllar sonra azizlik mertebesine yükseltildiler.

Dünyanın en zenginlerinden aktris Mary Pickford, İspanya Kralı XIII. Alfonso, Danimarka Kraliçesi Alexandrine, Habeş İmparatoru Haile Selasiye, Bavyera Prensi Maximillian, Alman Kayzeri II. Wilhelm, İngiliz başbakanı Lloyd George, ABD başkanları Woodrow Wilson ve Franklin D. Roosevelt, Çek yazar Franz Kafka, aktris Greta Garbo, Walt Disney, çok sayıda politikacı, artist, sporcu bu hastalığı geçirdiler. Sultan Vahideddin hastalığa yakalanmış; Âdile Sultan’ın zevci Damat Salahaddin Bey, İspanyol gribinden hayatını kaybetmişti. Fenerbahçe Kulübü’nün kurucusu Ayetullah Bey de 31 yaşında İspanyol Gribi’nden öldü. Yaveri Cevat Abbas’ın anlattığına göre, Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a gitmeden az evvel bu hastalığa yakalanmış, ama atlatmıştı. Nazım Hikmet de gripten kurtulanlardandır. İspanyol gribinden Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı ve Metin Eloğlu’nun, Lokman Hekimin Sev Dediği şiirlerinde bahsedilir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Hakka Sığındık” romanı İspanyol gribi salgınının anlatılmasıyla başlar.

İSPANYOL GRİBİ’NİN MÜZİK SEKTÖRÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

O dönem aslına bakılırsa salgından ziyade savaş (I. Dünya Savaşı) daha önemliydi. Ekim 1918’de ön sayfalardan atılan manşetlerde savaş için oluşturulan bağış fonları için gerçekleştirilen konserlerde mesela “New York Filarmoni vatansever konserinde bir milyon daha topladı ve George M. Cohan “OverThere” bestesini yönetti” gibi başlıklar atılıyordu. Ancak, Musical Courier dergisinin iç sayfalarındaki haberler daha dikkat çekiciydi. “Doğu Yakası ve Orta Batı şehirlerindeki karantinalar nedeniyle Chicago Opera Birliği ve Paris Konservatuarı Orkestrası ulusal turları askıya alındı” türünden başlıklara rastlanıyordu, ardından, grip salgını dünyayı kasıp kavurdu.

Musical America dergisi birkaç ay sonra “Bu günlerde orkestranın solist, orkestra şefi ya da orkestranın tüm personelinin sahnede olup olmayacağını kimse bilemez. Kesin olan tek şey, birinin hastalanacağıdır” başlıkları atıyordu.

1918 salgınında milyonlarca Amerikalı hastalandı ve tam 675.000 kişi hayatını kaybetti ama yine de şaşırtıcı şekilde, salgının ABD müzik kültürü üzerindeki etkisi birkaç hafta gecikme ve iptal edilmiş konserlerle sınırlı kaldı.

Grip, Amerikan kültürel ortamını kökten dönüştürmedi; bir yıl sonra 1919’da salgın hafiflediğinde müzik yaşamı hızla normale döndü. “Musical America” dergisindeki bir köşe yazarı salgın nedeniyle sektörün uğradığı kaybın ülke çapında 5 milyon dolar olduğunu tahmin ediyordu, oysa bugün uğranılan kayıp en az 85,5 milyon dolardır. O vakit salgın “geçici bir rahatsızlık olarak” görüldü diye yazıyordu müzikolojist Douglas Bomberger 2018 yılında yayınladığı “Making Music American: 1917 and the Transformation of Culture” isimli kitabında. O dönem I. Dünya Savaşı her şeyden daha önemliydi.

“Grip Birçok Konser Salonunu Kapatıyor” manşetlerine Ekim 1918’de sık sık rastlanıyordu. Kültür sezonunun başlangıcıydı ve Philadelphia Orkestrası gibi büyük topluluklar konserlerini askıya aldı. Bununla birlikte, endüstriye dair beklentiler yine de ümit vericiydi. Musical America dergisinde bir yazar endişeli olmadıklarını yazıyordu. Cincinnati Senfoni Orkestrası konser iptalleri artınca yakındaki bir köye yerleşerek vaktini prova yaparak geçirdi.

Tiyatroları veya salonları kapatmayan New York’ta konser hayatı genellikle devam etti. Carnegie Hall’da konserler sürüyordu. Seyirci hiçbir şeyden etkilenmemiş gibi salonları doldurmayı sürdürüyordu. Ancak yine de bazı şarkıcılar hastalıkları nedeniyle bazı prodüksiyonlarını erteledi. Seçkin kemancı Jascha Heifetz ve piyanist Leo Ornstein performanslarından geri adım attı çünkü ikisi de gripten etkilenmişti. Turne orkestraları ve opera şirketlerinde ciddi tahribat yaşandı. Paris Konservatuarı orkestrası, 60 performans için savaş gemisiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahat etti ve Ekim ortası ilk kez Carnegie Hall’da konser verdi. Ancak grip yayılırken, topluluğun turne planları da değişmek zorunda kaldı. Musical Courier, “karantina çok katılaştı” diye başlık atıyordu.

O dönem müzik basınındaki ölüm ilanlarının bazıları İngilizceydi. Ekim 1918’in başlarında, savaş başladığında uluslararası kariyerine yeni başlayan genç soprano Belle Godschalk gripten öldü. Pennsylvania’daki Bethlehem Steel fabrikasında çalışmak için gönüllü olmanın yanı sıra, birlik kamplarını gezdi ve New Jersey’deki Camp Dix’te tek bir günde yedi kez şarkı söyledikten sonra hastalığa yakalandı.

“Mühimmat fabrikasında ateşli bir coşku ile çalıştı ve ardından kamplardaki çocuklar için şarkılar söyledi,” diye yazdı Musical Courier yazarı, “Kelimenin tam anlamıyla ülkesi için hayatını feda etti.” O dönem müzik sektörü denince klasik ve opera ağırlıklı bir sektör anlaşılıyordu, caz ve pop henüz ortada yoktu. Salgının pop müzik üzerindeki etkisi ise basında daha az kaydedilmişse de Bomberger, turların iptal edildiği dönemin caz gruplarının kimi kayıtlarını buldu. New Orleans kapatıldığında, o zaman henüz 17 yaşında olan Louis Armstrong, şehir dışında ilk konserlerini vermişti ve aynı dönem “The Influenza Blues” adı verilen birkaç farklı şarkının notaları yayınlandı.

Salgına böylesi geniş bir pencereden baktıktan sonra çıkarılabilecek pek çok sonuç vardır. Mesela İspanyol Gribi sebebiyle, İngilizlerin muntazam birlikler toplayamayıp, Yunanlara yardım edememesi yüzünden Anadolu hareketinin muvaffak olduğunu söyleyenler vardır. Buna göre İspanyol Gribi olmasa harp bitmez, Amerika evine dönmez, Almanlar teslim olmaz, Türkiye kurulamazdı. Şu hâlde İspanyol Gribi tarihi değiştirmiştir.

HAZIRLAYANLAR: Amine Nur Çavuşoğlu, Zehra Gökmen, Feyzanur Fidan, Nazmiye Alpay, Abdurrahman Muhemet

Kaynakça

  1. (tarih yok). istanbul.edu.tr: http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/49371.pdf adresinden alındı
  2. (tarih yok). dergipark.org.tr: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1194024 adresinden alındı
  3. (tarih yok). ekrembugraekinci.com: https://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=1008 adresinden alındı
  4. (tarih yok). cazkolik.com: .https://cazkolik.com/icerik/1918-yilindaki-ispanyol-gribi-salgininin-muzik-uzerindeki-etkisi-neydi adresinden alındı
  5. (dergipark.org.net). https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1480981 adresinden alındı
  6. dündar, n. (tarih yok). researchgate.net: https://www.researchgate.net/profile/Necip_Duendar/publication/340586322_Kuresel_Salginlarin_Makroekonomik_Etkileri_Uzerine_Bir_Arastirma/links/5fe7e735a6fdccdcb80758f9/Kueresel-Salginlarin-Makroekonomik-Etkileri-Uezerine-Bir-Arastirma.pdf adresinden alındı
  7. economic effects of the spanish flu. (2020). www.rba.gov.au: https://www.rba.gov.au/publications/bulletin/2020/jun/economic-effects-of-the-spanish-flu.html adresinden alındı
  8. eren, ş. (2017, 05). klimik.org.tr: https://www.klimik.org.tr/wp-content/uploads/2017/05/%C4%B0nfluenza-Pn%C3%B6monisi-%C5%9Eebnem-Eren-G%C3%B6k.pdf adresinden alındı
  9. ertin, y. d. (2016). grip pandemisi . okmeydanı tıp dergisi , 8-12. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/49371.pdf adresinden alındı
  10. grip broşur. (tarih yok). izmirtabip.org.tr: http://www.izmirtabip.org.tr/userfiles/grip_brosur.pdf adresinden alındı
  11. influenza enfeksiyonu. (2016). turkishfamilyphysician.com: . http://turkishfamilyphysician.com/wp-content/uploads/2016/08/C1-S1-influenza-enfeksiyonu-grip.pdf adresinden alındı
  12. korkut, c. (tarih yok). researchgate.net: https://www.researchgate.net/profile/Cem-Korkut/publication/342877347_Kuresel_Salginin_Anatomisi_Insan_ve_Toplumun_Gelecegi/links/5f0ad61fa6fdcc4ca463603d/Kueresel-Salginin-Anatomisi-Insan-ve-Toplumun-Gelecegi.pdf#page=57 adresinden alındı
  13. pandemic. (tarih yok). wikipedia.org: https://en.wikipedia.org/wiki/1889%E2%80%931890_pandemic adresinden alındı
  14. yolun, m. (tarih yok). dspace2.adiyaman.edu.tr: http://dspace2.adiyaman.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/20.500.12414/118/Murat%20YOLUN.pdf?sequence=1&isAllowed=y adresinden alındı
Daha Fazla Göster

Gazi Üniversitesi Genç Yeryüzü Doktorları Topluluğu

İyilik yapma bilincini yaymayı, insani yardım alanında belli bir bilgi ve farkındalık kazanmış olarak mezun olmayı, sağlık ve insani yardıma dair alanlarda toplumsal farkındalık oluşturmayı, çeşitli eğitimler aracılığı ile mesleki ve kişisel olarak kişilerin kendini geliştirmesini, çeşitli faaliyetler aracılığıyla topluma fayda sağlamayı kendine amaç edinmiş bir topluluktur.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu