TIPTA GÜNCELLER

BEYNİMİZ NASIL DAHA İYİ ÇALIŞIR? BÖLÜM-1

Günümüzde özellikle sosyal medya yüzünden oldukça fazla bilgi kirliliği varken doğru bilgiye ulaşmamız için bilimsel araştırma basamaklarını takip etmemiz son derece yararlı olacaktır. Bu bilimsel araştırma da kanıta dayalı bilim basamakları kullanılarak hazırlanmıştır. Bilimsel araştırma basamaklarında basamak derecesi arttıkça bilginin güvenilirliği de artış gösterir.

Kanıta Dayalı Bilim/Tıp

  1. Basamak: Uzmanların deneyimleri, görüşleri
  2. Basamak: Araştırmalar, özellikle kontrol grubu olanlar
  3. Basamak: Derlemeler, meta analizler
  4. Basamak: Bilimsel gerçek

Birinci basamakta uzmanların deneyim ve görüşleri yer almaktadır. Alanında yetkin uzmanların yıllar boyu süregelen deneyim ve tecrübeleri güvenilir bir bilgi kaynağı olabilir. İkinci basamakta araştırmalar bulunmaktadır. Kontrol grubu olan araştırmalar bu araştırma basamağının en güvenilir araştırmalarıdır. Üçüncü basamakta derlemeler ve meta analizler yer almaktadır ve son derece güvenilir bilgi kaynaklarıdır. Son olarak en güvenilir bilgilerin olduğu dördüncü basamakta bilimsel gerçekler yer alır. Bilimsel gerçekler, aynı alanda, birçok araştırmacı tarafından, farklı ülkelerde yapılmış ve araştırmacıların büyük bir çoğunluğu tarafından ortak bir görüş sağlanmış bilgilerdir. Örnek olarak sigaranın kansere neden olması, civanın beyin fonksiyonlarını etkilemesini verebiliriz.

SAĞLIK

Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık, sadece hastalığın olmaması durumu değil; fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.

Sağlık bireysel ve bütüncül bir yaklaşımla incelenmelidir. Herkesin genetik yapısının, çevresel faktörlerin ve sağlığı aramaya başladığı noktanın farklı olması göz önünde bulundurulmalıdır. Bu yazımızda ana konumuz şudur: vücudumuzdaki hiçbir organı tekil olarak ele almamız söz konusu değildir bu yüzden beynimizin daha iyi ve sağlıklı çalışmasını sağlamak için bütüncül bir yaklaşım uygulamak zorundayız.

Sağlığı Etkileyen Başlıca Faktörler

  • Beslenmenin dengeli ve yeterli olması
  • Uyku süresi, zamanı ve kalitesi
  • Sirkadiyen ritme uyum
  • Stres (fiziksel, psikolojik, sosyal) ve stres yanıtının kontrol altında tutulabilmesi
  • Toksik maddeler (kimyasallar, metaller, biyolojik)
  • Alerjenler (gıda, küf, toz, polen ve kimyasal)
  • Bakteri, mantar, parazit, virüs vs.
  • Günlük aktivite düzeyi Sosyal destek sistemi, ilişkiler, bağlantılar, yaşam amacı, anlam

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ

Sinir sistemi, merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere ikiye ayrılır. Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşurken, çevresel sinir sistemi diğer vücut bölgelerinin sinirsel uyarılarını alır. Merkezi sinir sistemi duyusal bilgilerin alınması, işlenmesi ve yanıtlanmasından sorumludur. Merkezi sinir sisteminin bir parçası olan beyin ise tepkiler, duyumlar, hareketler, duygular, iletişim, düşünce, işleme ve hafıza gibi birçok yaşamsal fonksiyondan sorumludur ve loblardan oluşur. Lobların görevleri farklı olsa da bir ekip çalışması vardır. Beyin, temel olarak iki yarım küreden oluşur. Bir insan beyninde yaklaşık olarak 100 milyar nöron vardır. Sadece serebral korteksin (beynin en geniş ve üstünde yer alan kısım) 15-33 milyar nörondan oluştuğu tahmin edilmektedir. Nöronların birbirleri ile etkileşimi sayesinde çalışır. Nöronların arasında iletişim ve etkileşim kurulan boşluklara “sinaps” denilir.0 Sinapslar arasındaki bağlantı nörotransmitter moleküller sayesinde sağlanır.

Merkezi kontrol çevredeki küçük değişimlere bile hızla, koordine bir tepki vermeyi sağlar. Bazı refleksler, omuriliğin ve çevresel gangliyonların aracılığıyla gerçekleşebilir fakat kompleks duyusal uyaranlara bağlı bilinçli yapılan komplike davranışlar, beynin bilgileri analiz etme, bütünleme yeteneği ve hafıza gerektirir.

Beynin Çalışmasını Etkileyen Faktörler

  • Kaliteli besinler (protein, yağ, karbonhidrat, lif, fitobesinler)
  • Vitaminler, mineraller, esansiyel besinler
  • Su, havanın kalitesi, güneş ışığı
  • Toksik maddelerin (doğal, mikrobiyal, kimyasal) miktarı
  • Egzersiz, gün içi aktivite düzeyi
  • Uyku
  • Ekran karşısında geçirilen zamanın kontrolü, mavi ışık
  • Sakinlik (parasempatik sistem), stresi kontrol altında tutabilme, sirkadiyen ritim
  • Sosyal destek sistemi, ilişkiler, bağlantılar, yaşam amacı, anlam

BESİNLER VE KALİTE

Yaşamın devamlılığı için zorunlu olan yiyeceklerin sağlığımızla doğrudan ilişkisi olduğunu söylediğimiz gibi beyin sağlığımızla da doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Yiyeceklerin besin içeriği ve değeri, içerdiği kimyasal maddeler, hazırlanma ve saklanma şekli, yiyeceklerin beyin sağlığımız üzerinde nasıl bir etki göstereceğini değiştirebilir. 

Besin İçeriği ve Değeri              İçerdiği kimyasal maddeler  Hazırlanma ve Saklanma Sekli  
Protein, yağ ve karbonhidrat miktarı ve özellikleri
Vitaminler, mineraller
Antioksidanlar, antienflamatuvarlar
Lif miktarı
Probiyotikler
Fermente gıdalar
Pestisitler, herbisitler
Koruyucu maddeler
Lezzet, kıvam arttırıcılar
Kontaminantlar
Antibiyotikler
Ağır metaller  
İşlenme
Pişirme, kızartma, fırınlama, kaynatma
Ambalaj 
Pişirme ve saklama kapları
Temizleme  

Besin içeriği ve değeri sütununa yazdığımız tüm maddeler insan vücudu ve beyin sağlığı için son derece önemlidir. Bu maddelerin birçoğunu vücudumuza günlük olarak yeterli miktarlarda almamız gerekmektedir. Bu yüzden beslenmemizi tasarlarken besinlerin çeşitlilik göstermesine son derece dikkat etmemiz gerekmektedir.  Bu gıdaları tüketirken besin içeriği ve değerinin yanı sıra içerdiği kimyasal maddelere de dikkat etmek zorundayız. Tarımsal ürünler yetiştirilirken kullanılan pestisitler ve herbisitlerin, gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılan koruyucu maddelerin, lezzet ve kıvam arttırıcıların, hazırlandığı yerdeki kirleticilerin yani kontaminanların, hayvanlar yetiştirilirken hastalanmaması için kullanılan antibiyotiklerin ve ağır metallerin beyin sağlığı için oldukça negatif etkileri vardır. Tükettiğimiz besin ne olursa olsun hazırlanma ve saklanma şekli ile gıdalar beyin sağlığımızı doğrudan etkilemektedir. İşlenmiş gıdaların tamamının beyin sağlığı için negatif etkileri olduğunu söyleyebileceğimiz gibi besinle doğrudan temas halinde olan paketlerin de eğer kötü bir içeriğe sahip ise beyin sağlığımız için son derece zararlı olduğunu söyleyebiliriz.

Besinler Enerjidir

Besinlerin bizler için enerji kaynağı olduğunu hepimiz biliriz. Fakat enerji bakımından eşit olan gıdaları tüketiyor bile olsak besinler sadece enerji değildir. Besinler ayrıca bizlerin hücrelerimize gönderdiği bilgilerdir. Bu yüzden tükettiğimiz gıdaları sadece enerji ya da kalori olarak hesaplamak yeterli değildir. Bu besinlerin kalitesi ve çeşitliliği de son derece önemlidir.

Beyin Sağlığımız İçin Kaçınmamız Gereken Besinler

  • Yüksek Glisemik İndeks (Özellikle şeker)
  • Doymuş ve trans yağlar
  • Gluten
  • Fazla çay, kahve
  • Bir kerede fazla miktarda yemek
  • Tuz, mandıra ürünleri
  • Katkı ve koruyucular    

Gluten

Ekmek, kek, börek, makarna gibi fazlaca tüketilen besinlerin içerisinde son derece fazla bulunan gluten; buğday, arpa, çavdar tohumlarının endosperminde bulunan ve çimlenen tohumlar için besin sağlayan depo proteinlerinin bir karışımıdır. Kompleks ve vücudumuz tarafından sindirilemeyen bir protein olan gluten beyin ve vücut sağlımız için negatif etkilere sahiptir. Ek olarak bağışıklık sistemimize de negatif etkilerde bulunarak özellikle çölyak hastalığının gelişiminde rol oynadığı da bilinmektedir. Karın ağrısı, reflü, gaz, şişkinlik, bulantı, ishal veya kabızlıktan; baş ağrısı, halsizlik, unutkanlık, anksiyete, depresyon, kas ağrısı ve cilt lezyonları gibi sindirim dışında yakınmalar gibi pek çok soruna da etkisi vardır. Günlük olarak tükettiğimiz ekmeklerin de içerdiği yüksek gluten, glukoz, hidrojenize yağlar, monogliserid, digliserid, sodyum, yüksek fruktozlu mısır şurubu ve içerdiği kanserojen maddeler (potasyum bromat, akrilamid, azodicarbonamide, BHA, 2- ve 4- metilimidazol, soya yağı ve soya lesitini) nedeniyle tüketilmemesinde, tüketiliyorsa da tüketiminin sınırlı tutulmasında yarar vardır.

Bağırsak geçirgenliğini değiştirir

  • Bağırsak içi, çeperi ve çevresindeki bağışıklık sistemini uyarır
  • Bağırsak çevresinde ve bütün vücutta enflamasyona neden olur
  • Üretiminde kullanılan toksik maddeler nedeniyle oksidatif strese neden olur
  • Otoimmün çapraz reaksiyonlarla alerjik yanıtlara neden olabilir
  • Mikrobiyotayı değiştirir
  • Tam sindirilemediğinden beyinde morfin etkisi gösterebilir (gluteomorfin)
  • İnsülin direncine neden olur
  • Leptin direncine neden olur
  • Nöreopeptid Y düzeyleri üzerinden iştah kontrolünü zorlaştırır
  • Histamin salınımını arttırabilir
  • Serotonin düzeylerini düşürür
  • Emilim bozukluğuna neden olduğu için vitamin ve mineral eksikliklerine neden olur

Süt

2017’de yayınlanmış bir derlemeye göre yetişkinlerin %65-70’i laktoz intoleransına sahiptir. Yani insanların birçoğunda sütü sindirebilecek yeterli enzim bulunmamaktadır. Sütün kemiklerimize iyi geldiği söylenir fakat İsveç’te yapılan bir kohort çalışmasında süt içen kadınlarda ileri yaşlarda düşmelere bağlı kırık oranlarının ve ölümlerinin daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Yapılan başka bir araştırmada az yağlı/yağsız süt tüketimi sivilce oluşumu ile ilişkiliyken, diğer süt ve süt ürünleri türlerinin hiçbir ilişkisi olmadığı gösterilmiştir. İçerdiği yararlı mikroorganizmalardan dolayı sert peynir ya da yoğurt tüketilebilir.

Sütün zararlı olduğu söylenildiğinde genellikle keçi sütünün sağlıklı bir besin olduğu ileri sürülür. Fakat sütteki bir diğer sorun da kazeindir ve keçi sütündeki kazein miktarı inek sütünden daha fazladır.

  • Rosacea, egzama, akne
  • Alerji; gazı konstipasyon, ishal olabileceği gibi, solunum sıkıntısı şeklinde de kendini gösterebilir
  • Kanser, prostat
  • Odaklanma sorunları, davranış bozukluklarını arttırabiliyor
  • İleri yaşlarda kemik kırığı ihtimallerini arttırabiliyor
  • Çoğumuzda sindirebilecek enzim yok
  • İçindeki katkı maddeleri, koruyucu maddeler
  • İneklerin yediği kötü ve yapay besinler, uygulanan ilaç ve hormonlar
  • Erken ergenlik

Sütten vazgeçemiyorsanız badem sütü gibi tohum ve çerezlerden elde edilen sütler zaman zaman az miktarda tüketilebilir.  Fakat satın alınan bu sütlerin gıda etiketleri ayrıntılı olarak değerlendirilmelidir. Şeker, guar gum, gellan gum, nişasta ve karragenan (kıvam arttırıcı) miktarına dikkat edilmelidir. Karragenan 1980’lerde kanserojen (kolon kanserine sebep olması nedeniyle) madde olarak ilan edilmiştir fakat daha sonra gıdalarda tekrardan kullanılmaya başlanmıştır.  

Beyin Sağlığımız İçin Yararlı Besinler

  • Lif, fermente besinler
  • Polifenoller (sebze ve meyveler)
  • Omega 3
  • Zeytin, zeytinyağı
  • Avokado
  • Hindistan cevizi yağı
  • Bazı baharatlar (zerdeçal, çöreotu…)

Besinler birer bilgidir ve besinlerin hazırlanma şekli de en az besin kadar önemlidir demiştik. Buna bir örnek vermek gerekirse sülforafan vücudumuz için antioksidan özellik gösteren ve son derece önemli olan bir maddedir. Lahana, karnabahar, brokoli (özellikle brokoli filizleri) yüksek miktarda sülforafan içerir. Brokolide aynı zamanda mirosinaz adı verilen bir enzim bulunur. Yüksek sıcaklıklarda bu enzim denatüre olur ve sülforafanı bizler için sindirilebilir forma getiremez. Fakat uygun sıcaklıklarda pişirme sindirilebilir sülforafan miktarını arttırmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre sindirilebilir formdaki sülforafan miktarı çiğ iken %22,8’tir. Sindirilebilir sülforafan miktarı 5 dakika buharda pişme sonucunda %4,2 düşerken, orta sıcaklıkta (60 ° C) pişirme ile bu miktar %97,9’ a çıkabilir.  Sülforafan ile yapılan kontrol grubu deneylerinde otizmle ilgili bir çalışmanın özeti olarak sülforafan alan katılımcıların önemli ölçüde sosyal etkileşimde, anormal davranışlarda ve sözlü iletişimde iyileşme göstermesi, özellikle pozitif ateş etki öyküsü olan hastalarda otizm spektrum bozukluklarının semptomlarını iyileştirebileceğine dair ön kanıtlar sağlandı. Kanserle ilgili yapılan çalışmalarda sülforafanın meme kanseri, pankreas kanseri, kolon kanseri, lösemi ve prostat kanseri dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerine karşı koruma sağlayabileceği de gösterilmiştir.

Yeşil yapraklılar, soğan, elma, domates, brokoli gibi meyve-sebzelerde bulunan bir antioksidan olan kuersetin serbest radikal hasarına, yaşlanmanın ve iltihaplanmanın etkilerine karşı savaşmada önemli bir rol oynamaktadır. Bu güçlü antioksidan bileşiğin, özellikle de anti inflamatuar bir enzim olan bromelain (ananasın içinde bulunur) ile birleştiğinde etkisinin arttığı gözlemlenmiştir. Yapılan bir derleme çalışmasında akciğer, prostat, karaciğer, meme, kolon ve serviks kanserinin oluşma ihtimalini azalttığı gözlemlenmiştir.

Çöreotunda bol miktarda bulunan timokinon (thymoquinone) beyin ile ilgili sinir hastalıkları, epilepsi, anksiyete, depresyon gibi sorunların çözümünde son derece etkili olabilir.  Astım için de oldukça etkilidir.

Maydanoz, soğan, kereviz gibi sebzelerde; portakal gibi meyvelerde; papatya, kekik, fesleğen gibi şifalı bitkilerde bulunan apigenin, kolorektal kanser, meme, karaciğer, akciğer, prostat kanserleri melanoma (cilt kanseri) ve osteosarkomada (kemiğin kendi yapısından oluşan bir tümördür) etkilidir.

Zeytinyağı ülkemizde her ne kadar yeterince tüketilmese de beslenmede kilit bir rol oynar. Oleuropein, hidroksitirozol, tirozol, oleanolik asit, kersetin gibi birçok maddeye ev sahipliği yapan zeytin; redoks dengesinin korunması, oksidatif stresin azaltılması, metabolik detoksifikasyonun arttırılması ve bağışıklık sistemi fonksiyonunun düzenlenmesi gibi çeşitli etkilere sahip olan glutatyon seviyesini de arttırmaktadır.

Yağlardan yine Omega 3 beynin sağlıklı bir şekilde çalışması için çok önemlidir.  Kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, kanser, Alzheimer, demans, depresyon gibi hastalıkların önlenmesi, görme ve nörolojik gelişimde Omega-3 çok önemlidir. Omega-6 ile dengeli şekilde (1:1) alınmalıdır. 

Yaban mersini de antioksidan bir özellik taşır. Aynı şekilde beslenmeye devam eden ama sadece yemekle birlikte 100 gram yaban mersini yiyen 100 erkekle yapılan bir deneyde aynı şekilde beslenme yapılmasına rağmen sadece ek olarak yenilen yaban mersini sayesinde yağlı yiyeceklerin toksik etkilerinin azaldığı gözlemlenmiştir.

Beslenme sadece makro besinlerden ibaret değildir. Mineraller de son derece önemlidir. Örneğin bir çoğumuzun bilmediği selenyum, kas fonksiyonu, oksidatif stresi önleme, tiroit fonksiyonları, erkek üreme sistemi, kardiyovasküler, endokrin, sinir ve özellikle bağışıklık sistemleri de dahil olmak üzere insan sağlığı için büyük önem taşıyan önemli bir elementtir. Tahıllar, kuruyemişler, sebzeler, balık, et, süt ürünleri ve kümes hayvanları ürünleri gibi gıdalardan elde edilebilir.  Yapılan bir deneyde sağlıklı 130 insana 8 hafta boyunca her gün 1 adet Brezilya cevizi (1 tanesi günlük Selenyum ihtiyacının %175’ini karşılar) veriliyor. Bu bireylerin metabolik olarak daha sağlıklı hale geldiği ve kolesterollerinin düştüğü gözlemlenmiş.

Bakır-Çinko dengesi (1:8) vücudumuz için son derece önemlidir. Çinko enfeksiyon hastalıklardan korunmak ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışabilmesi için son derece önemlidir. Bakırın çok fazla artışı çinkoyu, çinkonun çok fazla artışı bakırı azaltmaktadır. Bakır karaciğer, organ etleri, deniz kabukluları, mantarlar, kuruyemişler, ıspanak, pazı, karalahana; Çinko mantarlar, et, kabuklu deniz hayvanları, fıstık-badem gibi kuruyemişler, yumurta ve peynirde  bulunmaktadır.

Beyin için magnezyum, omega-3, B12 vitamini ve folat için olmazsa olmazdır diyebiliriz.

Magnezyum

GörevleriEksikliğindeki  Sebepler  
*Vücuttaki hemen hemen her reaksiyonda görevli                   
*Beyin fonksiyonları, nörotransmiter üretimi, bağışıklık sistemi, genetik materyal sentezi, şeker metabolizması                           
*D vitamini metabolizması ile ilgili  
*Kronik stres                                 
*Sebze meyve tüketmemek (özellikle çiğ)                                    
*Batı tipi beslenmek                     
*Suyun Mg içeriğinin azalması                        
*Çok kahve tüketmek                     
*Gazlı içecek tüketmek             
*Sigara, alkol ve bazı ilaçlar  
Eksikliğinin SonuçlarıKaynakları
*Beyinde inflamasyon       
*Beyinde uyarılabilirlik artışı                                 
*Serotonin metabolizması bozuklukları ve depresyon                                       
*D vitamini emilim bozuklukları               
*Migren, kronik ağrı     
*Kronik yorgunluk sendromu, kramplar                                         
*Uyku ve öğrenme bozuklukları  
Yeşil yapraklı sebzeler, yeşil renkli sebzeler, biberiye, kekik, fesleğen, mercanköşk, nane, enginar, bamya, avokado, soğangiller, turpgiller, muz, elma, kayısı, şeftali, yumurta, kuruyemişler, tohumlar, baklagiller, bitter çikolata, balıklar, kabuklu deniz hayvanları, sakatat vs.  
GörevlerEksikliğindeki  Sebepler  Eksikliğinin    SonuçlarıKaynakları
Vücuttaki hemen hemen her reaksiyonda görevli                   

Beyin fonksiyonları, nörotransmiter üretimi, bağışıklık sistemi, genetik materyal sentezi, şeker metabolizması                           

D vitamini metabolizması ile ilgili  
Kronik stres                                 

Sebze meyve tüketmemek (özellikle çiğ)                                    

Batı tipi beslenmek                     

Suyun Mgiçeriğinin azalması                        

Çok kahve tüketmek                     

Gazlı içecek tüketmek             

Sigara, alkol ve bazı ilaçlar  
Beyinde inflamasyon       

Beyinde uyarılabilirlik artışı                                 

Serotonin metabolizması bozuklukları ve depresyon                                       

D vitamini emilim bozuklukları               

Migren, kronik ağrı     

Kronik yorgunluk sendromu, kramplar                                         

Uyku ve öğrenme bozuklukları  
Yeşil yapraklı sebzeler, yeşil renkli sebzeler, biberiye, kekik, fesleğen, mercanköşk, nane, enginar, bamya, avokado, soğangiller, turpgiller, muz, elma, kayısı, şeftali, yumurta, kuruyemişler, tohumlar, baklagiller, bitter çikolata, balıklar, kabuklu deniz hayvanları, sakatat vs.  

Omega-3

   GörevleriKaynakları
*İnflamasyonu ve oksidatif stresi azaltır                
*BNDF düzeyleri artar (nöron oluşumunu, nöronların iletişimi arttırır)                       
*Alzheimer, Parkinson, depresyon riskini azaltır  
Hamsi, sardalya, uskumru, levrek, balık ağı, istiridye, karides, havyar, keten tohumu, çiya tohumu, ceviz, bazı yumurtalar, semiz otu, Brüksel lahanası  

B12 Vitamini

GörevleriEksikliğinin SonuçlarıKaynakları
*Beyin, omurilik, sinir, kaslar ve kan hücrelerinin yapımı ve tamirinde kullanılır
*Nörotransmiter üretiminde görevli; dopamin, serotonin, oksitosin  
*Unutkanlık
*Yorgunluk
*Beyin sisi
*Depresyon,
*Yaygın ağrılar (fibromiyalji)  
Kırmızı et, kanatlı eti, sakatat, yumurta, balıklar, kabuklu deniz ürünleri  

Folat

GörevleriEksikliğinin SonuçlarıKaynakları
*DNA ve RNA sentezinde, bağışıklık sistemi hücrelerinin ve nörotransmitter üretiminde
*Anne karnında bebeğin sinir sisteminin gelişiminde çok önemli  
*Unutkanlık,
*Yorgunluk,
*Beyin sisi,
*Depresyon  
Yeşil yapraklı sebzeler, soğangiller, turpgiller, avokado, kuşkonmaz yumurta, kuruyemişler, tohumlar, baklagiller, keçiboynuzu  

Sitikolin (Citicoline)

Kimyasal olarak kolin ve sitidin moleküllerinden oluşan sitikolin birçok metabolik süreç için önemlidir. Kolin, asetilkolin ve fosfolipitlerin öncüsüdür. Asetilkolin öğrenme ve hafıza için önemli bir nörotransmitter maddedir ve nöronal membranların ve miyelin kılıfların önemli bileşenleridir.

Hücre zarlarının yapısal fosfolipitlerinin sentezinde (özellikle de fosfatidilkolin) önemli bir ara maddedir. Sitikolin, nöronal membranların yapısal fosfolipidlerinin biyosentezini aktive eder, beyin metabolizmasını arttırır ve farklı nörotransmiterlerin seviyelerine etki eder. Sitikolinin merkezi sinir sisteminde norepinefrin ve dopamin düzeylerini arttırdığı deneysel olarak gösterilmiştir. Ayrıca çeşitli deneysel modellerde sitikolinin mitokondriyal ATPaz ve membran Na+/K+ATPase aktivitesini geri kazandırdığı, fosfolipaz A2 aktivasyonunu inhibe ettiği ve serebral ödemin yeniden emilimini hızlandırdığı kanıtlanmıştır. Öğrenme ve hafıza performansını da geliştirir.

Sitikolinin bu özellikleri ve etki mekanizmaları, bu ürünün serebral damar hastalıklarının, değişen şiddetteki kafa yaralanmalarının ve farklı nedenlerden kaynaklanan bilişsel bozuklukların tedavisinde etkili bir çözüm olabileceğini düşündürmektedir. Kafa travması olan hastaların tedavisinde yürütülen çalışmalarda travma sonrası komadan iyileşmeyi hızlandırdığı ve yürüyüşü iyileştirdiği gösterilmiş, bu hastalarda daha iyi bir fonksiyonel sonuç elde edilmiş ve hastanede kalış süresi kısalmıştır. Sitikolin ayrıca Beyin Sarsıntısı Sonrası Sendromu olarak adlandırılan hafif şiddette kafa travması sonrasında görülen hafıza ve bilişsel bozuklukları da iyileştirmiştir. Akut iskemik serebral damar hastalığı olan hastaların tedavisinde Sitikolin, bilincin ve motor defisitlerin iyileşmesini hızlandırır, daha iyi bir sonuç elde edilmesini sağlar ve bu hastaların rehabilitasyonunu kolaylaştırır. Alzheimer hastalığında bilişsel işlevler üzerinde faydalı etkisi vardır.  Ayrıca sitikolinin Parkinson hastalığında adjuvan (koruyucu) tedavi olarak da etkili olduğu gösterilmiştir. Tembel Göz Sendromu olan hastalarda görme keskinliğini artırır. sitikolin ile tedavi edilen hiçbir hasta serisinde ciddi bir yan etki meydana gelmemiştir. Bu da sitikolin ile tedavinin güvenliğini kanıtlamaktadır.

Yumurta sarısı, et ürünleri, sakatat, soya fasulyesi gibi ürünlerde bulunan sitikolinin yeterli alınamaması durumunda takviye olarak alınmalıdır.

MCT Yağı

MCT yağı çoğu lipitten daha kolay emilme ve oksitlenme özelliğine sahip olan MCT’lerden oluşur. Kolayca emilen ve metabolize edilen MCT yağı, beslenme durumuna göre yağ malabsorbsiyonunu (yağların emiliminde bozukluk) azaltmak ve yağ emilimini optimize etmek için bir kalori kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Bu yüzden gastrointestinal bozuklukların tedavisinde kullanılmaktadır.  Ayrıca hafif-orta şiddette Alzheimer hastalarında uygun miktarda MCT yağı kullanımı nörobilişsel testlerle değerlendirildiğinde önemli bir iyileşme gözlenmiştir. 2 haftada, rakam-sembol kodlama testinde ve anlık mantıksal hafıza testinde başlangıca kıyasla önemli gelişmeler gösterdikleri fark edilmiştir. Mitokondriyal fonksiyonun korunmasının yanı sıra etkili bir keton kaynağı olabilir. Bu nedenle ketojenik formülün kronik tüketiminin Alzheimer hastalarında sözel hafıza ve işlem hızı üzerinde olumlu etkileri olduğu ileri sürülmektedir.

Baharatlar

  • Karabiber: Besin maddelerin emilimini kolaylaştırır, antimikrobiyal etkisi vardır
  • Fesleğen: Antioksidan, antibakteriyel, kardiyovasküler sistem üzerinde pozitif etkiler
  • Acı biber: Metabolizmayı hızlandırır, kan dolaşımı üzerinde pozitif etkiler (Cayenne pepper)
  • Tarçın: Antimikrobiyal, kan glukoz düzeyleri üzerinde pozitif etkiler
  • Karanfil: Çevresel toksinlerden korunma, kanserojenlerden korunma, antimikrobiyal etkisi vardır
  • Kimyon: Kanserojenlerden korunma, immün sistemi destekler
  • Zencefil: Güçlü antiemetik etki, anti inflamatuar etki, sindirimi destekler
  • Mercanköşkü (oregano): Antimikrobiyal, antioksidan etkisi vardır
  • Biberiye: İmmün sistemi destekler, sindirime yardım eder
  • Adaçayı: Anti inflamatuar, antioksidan etkisi vardır
  • Kekik (thyme): Antimikrobiyal, antioksidan, solunum sistemini destekler
  • Zerdaçal: İmmün sistemi destekleyici, düzenleyici, kanserojenlerden korunma, antimikrobiyal etkisi vardır
Daha Fazla Göster

Emre ERKEK

Araştırmayı ve öğrenmeyi seven bir öğrenci.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu