PSİKOLOJİ
Trend

Bağlanma Davranışı İnsan Karakterini Beşikten Mezara Kadar Etkiler

Son 40 yıldır insan gelişimini ele alan araştırmacıların en çok ilgisini çeken konulardan biri bağlanma kuramı olmuştur. John Bowlby tarafından ortaya atılan bu kuram, ebeveynliğin kalitesi ve erken dönemdeki ebeveyn çocuk ilişkisi gibi konuların gündeme gelmesine sebep olmuştur. Gündeme getirilen bu konuların kökenine inildiğinde Bowlby’nin kendi yaşantısından izler barındırdığı görülmektedir.

John Bowlby

Çocuklara fazla ilgi göstermenin onları şımartacağını düşünen annesinin, onlarla çok az vakit geçirmesi bu düşünceyi desteklemektedir. Buna ek olarak dört yaşındayken bakıcısının evden ayrılışıyla birlikte travmatik bir süreç geçiren Bowlby, bu yaşadıklarıyla gelecekteki çalışmalarının temelini atmıştır. Nitekim ömrünün büyük bir çoğunluğunu bu konuyu araştırarak geçirmiş ve literatüre büyük katkılar sağlamıştır. Peki nedir bu bağlanma kuramı?

Bağlanma kuramı, insanların duygusal bağlar kurma gereksinimlerinin varlığına ve bu gereksinimin evrenselliğine dayanmaktadır. Kişilerin diğer bireylerle güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenini açıklayan bu yaklaşıma göre; Bağlanma, kişinin kendisi için önemli gördüğü bir başkasına karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlar anlamına gelmektedir. Bakım verenin bebeğin gereksinimlerini tanıyıp uygun bir şekilde karşılaması sonucunda bağlanma gelişmektedir.

Çocukluk döneminde temeli atılan bu bağlar, çocuk ile bakım veren arasındaki ilişkide;

  • Çocuğun bakım veren kişiyle yakınlık arayışı ile kendini gösteren
  • Stresli durumlarda belirginleşen
  • Tutarlılığı ve sürekliliği olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır.

Bağlanma kuramının üç temel ilkesi;

  1. İnsan yavrusunun bağlanmayı kolaylaştıracak bir davranış repertuarı ile doğması
  2. Yakınlığın devam ettirilmesi, diğer kişinin de yakınlaşma ihtiyacını karşılaması
  3. Yaşanan deneyimler sonucu çocuğun kendine ve dış dünyaya bir anlam vermesi şeklinde sıralanmaktadır.

Bowlby tarafından ortaya atılan bu kuram Mary Ainsworth tarafında geliştirilmiş ve ‘‘Yabancı durum tekniği’’ olarak bilinen çalışmalarla bağlanma stilleri belirlenmiştir. Bu çalışmalardan kısaca bahsetmek gerekirse; çalışmanın örüntüsü anne ile 12 aylık bebeğin rahat bir odaya alınmasıyla başlamakta ve belirli aralıklarla anne ile çocuk ayrılmakta, çocuk yabancı biri ile odada tek kalmakta ve sonrasında anne ile çocuğun buluşturulması şeklinde aşamalardan oluşmaktadır. Deney sırasında çocuk ve annenin gösterdiği davranışlar takip edilerek çocuğun bağlanma stili tespit edilmektedir.

Mary Ainsworth

Bağlanma Stili; yaşamın erken dönemlerinde belirlenen ve süreklilik gösterdiği düşünülen, kişinin diğerler bireylerle ilişki kurma örüntüsü olarak tanımlanmaktadır. Ainsworth bağlanma stillerini güvenli, kaygılı/kaçıngan, kaygılı/kararsız şeklinde üçe ayırmıştır.

Yapılan Çalışmadan Bir Fotoğraf

Güvenli bağlanma: Anneleri ile sıcak ilişki kuran bu bebekler, çevreyi hevesle keşfetmişlerdir. Yabancı birine karşı kısa süreli kaygılı davranışlar sergilemişlerdir. Annenin odadan ayrılmasına üzüntü şeklinde tepki göstermiş, anne döndüğünde rahatlamış ve sıcak davranmışlardır. Bu çocukların annelerinin davranışlarına bakıldığında çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı davrandıkları, sıcak ve ihtiyaç gidermeye hazır oldukları görülmüştür.

Kaygılı/kaçıngan bağlanma: Anneleri varken odadaki oyuncaklarla oynayan bu bebekler için   annenin varlığı onlar için güven temeli oluşturmamıştır. Annenin odadan gidişine çok az tepki göstermiş, annenin odaya dönmesini önemsememişlerdir. Anneyle etkileşimi reddetmişlerdir. Bu çocuklarda kritik nokta kaygılarını göstermemeleridir. Annelerinin davranışlarına bakıldığında fiziksel temas göstermedikleri, çocukların ihtiyaçlarına tutarsız davrandıkları ve çocuğun ağlamasına karşı genel olarak tepkisiz oldukları görülmüştür.

Kaygılı/kararsız bağlanma: Bu bebeklerin, anneleri odadayken bile kaygılı olduğu görülmüştür. Anneden ayrılma durumunda aşırı kaygı, üzüntü ve ayrılamama şeklinde davranışlar sergilemişlerdir. Kavuşma anında ise şaşırtıcı bir şekilde hem yakın temas içinde olmuşlar hem de yakınlığa direnç göstermişlerdir. Burada dikkat çeken nokta anneyle kavuştuktan sonra bile çocukta öfke tepkilerinin görülmesidir. Bu çocukların annelerine bakıldığında davranışlarında bazen çok ilgili bazen ilgisiz olma şeklinde ikili durum olduğu görülmüştür.

Farklı bağlanma stilleri yukarıda bahsedildiği gibi laboratuvar ortamında tespit edilmesine karşın günlük yaşantı içerisinde de benzer koşullar oluştuğunda tepkiler aynı şekilde olmaktadır. Bundan ötürü yapılan çalışmalar davranışların anlaşılmasında büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmadan elde edilen önemli bulguları kısaca özetlemek gerekirse şu şekildedir;

  • Güvenli bağlanan çocukların anneyle güvene dayanan bir bağ geliştirmesine bağlı olarak ortama uyum sağlayabilmesi
  • Kaçınmacı bağlanan çocukların yakınlık kurmayı reddetmesi veya kaçınması
  • Kaygılı bağlanan çocukların anneleriyle tutarsız ilişki örüntülerin oluşması sonucunda sürekli yakınlık arayışı içinde olmasıdır.

Bebeklik döneminde oluşmaya başlayan bu bağlanma stilleri genel olarak yaşam boyu süreklilik göstermekte ve bilinçdışı düzeyde çalışmaktadır. Bowlby’nin öne sürdüğü içsel çalışma modelleri (zihinsel temsiller) yoluyla bebeklikte edinilen bu bağlar ileriki dönemlere de aktarılmaktadır. İçsel çalışma modelleri, otomatik olarak işlev gören ve kişinin diğerlerinin davranışları ve niyetlerine ilişkin çıkarım yapmada kullanılan yapılardır. Çocuk annesiyle olan yaşantılarını içselleştirerek sonraki ilişkilerine yön vermektedir. Kişinin ciddi yaşam olayları veya travma gibi faktörlerle karşılaşması durumları haricinde bu bağlanma örüntüsü sürekliliğini korumaktadır. Nitekim boylamsal çalışmalar sonucunda çocukluk ve yetişkinlik bağlanma örüntüleri arasında %70 oranında tutarlılık olduğu tespit edilmiştir.

Bağlanma stilleri yaşamın her döneminde farklı davranış örüntüleri şeklinde kendini göstermektedir. Bu dönemler arasında kişilerin en çok dikkatini çeken konu, kişinin partneri ile olan yetişkinlik dönemindeki bağlanma örüntüsüdür. Hazan ve Shaver’in bakım veren ile çocuk arasındaki ilişkinin, romantik partner ile olan ilişkiye benzerlik gösterdiğini tespit etmesinin ardından bu konu literatürde de gündemde olan konular arasında yerini almıştır. Bu çalışmalar ışığında yetişkinlik dönemindeki bağlanma stillerinde görülen davranışların şu şekilde olduğu tespit edilmiştir;

Güvenli bağlanan yetişkinler:

  • Başkalarına güvenir ve onların kendisine güvenmesi konusunda rahattır.
  • Uzun süreli ilişki kurma becerileri yüksektir.
  • Terk edilme kaygıları yoktur.
  • Başkalarıyla kolaylıkla yakınlık kurabilmektedir.
  • Eşlerine karşı yapıcı, olumlu, iyimser ve affedici olma eğilimindedir.

Kaçıngan bağlanan yetişkinler:

  • Diğerleriyle rahatlıkla yakınlaşamaz, araya duvar koyar.
  • Diğerlerine güvenmek zor gelir.
  • Duyguları reddeder ve duyguları bastırır.
  • Fiziksel veya duygusal yakınlık kurmaktan rahatsız olur.
  • İlişkide aşırı kırılgan ya da hayal kırıklığına uğrama eğilimindedir.

Kaygılı bağlanan yetişkinler:

  • Eşine karşı fazla yakınlaşma ihtiyacı hisseder, bunun yanı sıra eşini yeterince yakın olmamakla suçlar.
  • Yoğun ilgi ihtiyacı ve fiziksel temas isteği vardır.
  • Terk edilme korkusu en belirgin özelliğidir.
  • Genel olarak kısa süreli ilişkilere sahiptir.
  • Aşırı kıskanç, takıntılı ve duygusal iniş çıkışı olan kişilerdir.

Bu bağlamda her gelişim evresinde bağlanma örüntülerinin baskınlığının farklı kişilere kaydığı görülmektedir. Çocuklukta anne babaya bağlanma baskınken ergenlik döneminde bu baskınlık arkadaşlara, yetişkinlik döneminde romantik ilişkilere kaymaktadır. Ancak ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde baskınlığın yön değiştirmiş olmasına karşın anne babaya olan bağlanma, ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Yani görünen o ki Bowlby’nin de dediği gibi ‘‘bağlanma davranışı insan karakterini beşikten mezara kadar etkilemektedir’’.

Kaynakça

Ainsworth, M.D.S., Bowlby, J. (1991). An Ethological Approach to Personality Development.        American Psychologist, 46 (4), 333-341.

Akün, E. (2020). https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=4489

Arslan, E. ve Teze, S. Bağlanma kuramı (2016). İçinde, N. Sargın, S. Avşaroğlu & A. Ünal(Ed.),       Eğitim ve Psikolojiden Yansımalar, (ss.71-90). Konya: Çizgi Kitabevi

Aydınoğlu, A. B. (2017). Bağlanma Teorisi. https://www.dbe.com.tr/tr/cocuk-ve-genc/11/baglanma        teorisi/

Benson, N., Ginsburg, J., Grand, V., Lazyan, M., Weeks, M., & Collin, C. (2012). Psikoloji   kitabı. İstanbul: Alfa Yayınları.

Bowlby J. (1973). Attachment and Loss, Vol. II. Separation, Anxiety and Anger. New York, Basic   Books.

Bowlby, J. (2012). Bağlanma (Çeviren: Tuğrul Veli Soylu) 1. Baskı, İstanbul: Pinhan Yayıncılık.

Bowlby, J. (2012a). Sevgi Bağlarının Kurulması ve Bozulması (Çeviren: Meltem Kamer) 1. Baskı,    İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.

Bowlby, J. (2014). Ayrılma (Çeviren: Müge Günay) 1. Baskı, İstanbul: Pinhan Yayıncılık.

Erden, B. (2018).Yetişkinlikte Bağlanma. http://www.baharerden.com/tr/makaleler/yetiskinlikte baglanma

Morsünbül, Ü. ve Çok, F. (2011). Bağlanma ve İlişkili Değişkenler Ek ve İlgili Değişkenler.

Gün, Z. (2006). Psikolojide, göç çalışmalarındaki metodolojik problemler ve çözüm önerileri. Türk           Psikoloji Bülteni12(38), 27-41.

Sümer, N. (2006). Yetişkin Bağlanma Ölçeklerinin Kategoriler ve Boyutlar Düzeyinde       Karşılaştırılması. Türk Psikoloji Dergisi, 21 (57), 1-24.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu