EDEBİYAT-ŞİİRFARKINDALIKKÜLTÜR-SANAT

Sergey Yesenin: Ne Köy Şairi Ne De İmgeci, O Sadece Bir Şairdi

Çocukluk, Gençlik ve Moskova Hayatı

küçük Sergey fotoğrafı

Özgürlüğümü kazandım… Bu sözleriyle Sergey Yesenin’ın gençliğini özetleyebiliriz. Sergey 3 Ekim 1895 yılında Konstantinovo köyünde doğdu. Doğa ve köy hayatı onu derinlemesine etkilmiş olmalı ki ilk şiirlerini(köy hayatı ile ilgili şiirlerdi) 9 yaşında yazmaya başladı. Fakat ailesi Sergey’in gelecekte öğretmen olmasını istiyorlardı, bu nedenle 14 yaşındaki genç yazarı Spas-Klepikov öğretmen okuluna gönderdiler ama Sergey hayatının anlamını edebiyatta gördüğü için şiir yazmayı bırakmadı hatta ilk şiir derlemesi olan “Hastalıklı Düşünceler”i bastırmak istedi fakat yayınevleri kabul etmedi.

1912’de okulunu bitiren Sergey Moskova’ya geldi ve normalde Moskova Öğretmenlik Enstitüsüne girecekken ailesinin ona dayadığı öğretmenlik amacını reddedip “Kültür” yayınevinde çalışmaya başladı. Bu olaydan sonra arkadaşı Grigoriy Panfilov’a şu mektubu yazdı “Karar verildi. Ben tekim. Başkasının yardımı olmadan yaşayacağım. Ah be, sanırım akrabalarımı bir daha göremeyeceğim. Ama olsun! Özgürlüğümü kazandım.

Sergey’in gençliğine ait bir fotoğraf

Yazar şiirlerini Moskova’daki yayınevlerine göndermeye başladı fakat hiçbiri kabul etmedi. O yüzden Sergey’in en büyük derdi de para oldu(mektuplarında sıkça bahsederdi). Bu problemi çözmek için de kitapçılarda çalışırdı.

1913’te Sergey sosyal-demokrat partinin fikirlerine kapıldı. Şair, siyasi broşürler dağıttı, fabrikalardaki işçilerle konuştu ve hakları için mücadele etmeleri için onları kışkırttı.

23 Eylül 1913’te Moskova’daki işçilere yapılan zülme karşı düzenlenen eyleme katıldı. Bütün bu süreçte gerçekleşen olayları (eylemcilerin tutuklanmaları, polis baskısı, işçilere yapılan zulüm) şairin edebiyatına da yansıdı ve Peterburg’taki(o zaman başkentti) yayınevleri yazıları reddetse de Moskova’daki(eylemlerin en çok gerçekleştiği şehir) yayınevleri Sergey’in şiirlerini basmaya başladı. Eylemlerin destekçisi olsa da bir süre sonra Sergey bu gerilime, aksiyona ve Moskova’ya katlanamamaya başladı, edebiyattan uzaklaştığını düşünüyordu artık. Hatta bir mektubunda Moskova ile ilgili şu sözleri yazdı “Moskova ruhsuz bir şehir. Güneşe ve ışığa yönelen herkes buradan kaçıyor. Moskova edebiyatın yapıldığı bir şehir değil, Petersburg’tan hazır olarak alıyor her şeyi.” Bu şekilde şair başkente taşınmaya karar verdi.

Başkent Hayatı

1915’te Sergey Petrograd’a geldi ve ilk olarak başarılı bir yazar olan, idolü Aleksandr Blok’a gitti. Blok genç şairi başka yazarlarla tanıştırdı ve hepsi Sergey’e referans oldu. Bu şekilde onun da şiirleri başkent yayınevlerinde basılmaya başladı.

Yazarlık hayatını “Krasa” isimli edebiyat topluluğuna katılarak devam etti ve ilk  “büyük başarısını” bu toplulukla katıldığı açık edebiyat akşamında gösterdiği performansla kazandı. Bir süre sonra “Krasa” dağıldı ve yazar “Strada” isimli topluluğa katıldı fakat aynı performansı gösteremedi hatta parasız kaldığı dönemler bile oldu.

1916’da Sergey, basılan ilk şiir derlemesi olan “Radunitsa” ile büyük şöhret kazandı. Esenin ile ilgili “harika renklerin yaratıcısı” ve geleceği olan bir sanatçı olarak bahsediliyordu. Şair ise kendisi ile ilgili çok mütevazi bir şekilde “Şiirlerim büyük yankı uyandırdı. O zamanın en iyi dergilerinin tümü beni yayınlamaya başladı ve sonbaharda ilk kitabım “Radunitsa” çıktı. Onun hakkında çok şey yazıldı. Herkes oy birliğiyle yetenekli olduğumu söyledi. Diğerlerinden daha iyi biliyordum başarılı olduğumu.”

1. Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi

Kitabın çıkışından bir süre sonra 1. Dünya savaşı başladı ve yazar askere çağırıldı ama albay Loman’ın talebiyle Sergey cepheye değil rezerv asker bölgesine gönderildi. Albayın amacı yazarın çarın ailesine yaklaşmasını istemesi fakat istediğine ulaşamadı çünkü Sergey özgürlükçü(çar karşıtı) şiir yazmaya başladı.

1917’de yazar, çarın onuruna şiir yazmayı bir kez daha reddettiği için bu sefer cepheye, ceza taburuna gönderildi fakat savaş ona “ulaşamadı” çünkü Bolşevik ihtilali yaşandı ve bu nedenle çarlık rejiminin bütün kararları iptal edildi. Bu dönemde Sergey devrim imajinin ortaya çıktığı “Yoldaş”, “Şarkı söyleyen çağrı”, “Otchar” ve “Oktoih” şiirlerinden oluşan bir seri yazdı.

Bu devrimin yazarda yarattığı tek negatif duygu ise köy hayatının ve doğanın devrimin gölgesinde kalmasıydı.

Imgecilik ve Yesenin

1918’de bir edebiyat akşamında Sergey Yesenin Anatoliy Mariyengof, Vadim Şerşeneviç ve Ryurik Ivnev ile yeni bir edebi akım başlatmaya karar verdi, imgecilik. 1919’da imgecilik ile ilgili bildiri yayınladılar ve ana maddesi “Görüntü kendi kendine bir amaçtır. Söz, fikirden kurtulmalıdır. <…> Imgenin anlamı yutması, şiirsel sözlerin gelişme yoludur”

Kısa bir süre sonra imgecilik karşıtı insanlar ortaya çıktı, Yesenin de yeni akımın o kadar da sağlam olmadığını anladı ve imgeciliği “Hayat ve sanat” makalesinde tenkit etti.

Ama her ne kadar imgeciliği eleştirse de akımın onun hayatına olan yansımaları onu bırakmadı. Şiirlerindeki o “köy hayatı”, “doğa” ve “sevgi”nin yerini “şehrin karanlık sokakları” , “hüzün” ve “kaybolmuş bir yazar” aldı.

Bu durumdan da yazarı kurtaran yine edebiyatın kendisi oldu. Sergey kendini “Pugaçov” eserine adadı ve Pugaçov ayaklanmasının (Pugaçev İsyanı, Çariçe II. Katerina devrinde, 1773-75 arasında Kazak lider Yemelyan Pugaçov önderliğindeki geniş halk tabanlı isyan) gerçekleştiği topraklara yol aldı. Yolculuğun sonunda eserini bitirdi ve şiir halk tarafından çok sıcak karşılandı. Eseri okuyan Maksim Gorkiy Sergey hakkında “Bu küçük adamın bu kadar büyük bir duygu gücüne, bu kadar mükemmel bir ifade gücüne sahip olduğuna inanamadım” söyledi ve yönetmen Vsevolod Meyerhold şiiri RSFSR-1 tiyatrosunda sahnelemeyi planladı.

1922 baharında Sergey Yesenin yurt dışına gitti. Almanya, Belçika, Fransa, İtalya, Amerika’yı ziyaret etti. Şairin yurtdışı gezisine ilişkin izlenimleri çelişkiliydi. Mektuplarında “Bizim yıkık dökük sokaklarımızdan sonra burası çok temiz ve düzenli geldi gözüme. Ama bir sorun var. Henüz bir insanla tanışmadım, kokusunu bile alamadım. …Dilenci olsak da açlığımız, soğuğumuz, yamyamlığımız olsa da bir ruhumuz var.”

Sergey yurt dışında da yazmaya devam etti. “Alçaklar ülkesi” ve “Kara adam” dramatik şiirlerini yazdı.

Hastalık ve ölüm

1923’te memlekete döndüğünda şair bütün edebi akımlardan çıktığını ve köy şairi veya imgeci olmadığını, sadece şair olduğunu açıkladı.

1925’in ortalarına kadar sayısız eser yazan şairin enerjisi ve üretkenliği kendini pesimist ve hüzünlü bir ruh haliyle yer değiştirdi(fiziksel durumu da iyi değildi). Bu sebeple doktorlar, şairin bir nöropsikiyatri kliniğinde tedavi görmesi konusunda ısrar ettiler.

Hastanede yazmaya devam eden yazar doktorlardan huzuru bulamayınca  Leningrad’a gitme kararını aldı fakat orada da istediğine ulaşamadı. Artan depresyon ve güçlenen hastalık artık şairin dayanamayacağı noktaya geldi ve 28 Aralık 1925’te Sergey Yesenin otel odasında intihar etti.

Ekstra bilgiler

  • 1909’da Sergei Yesenin’ın okuduğu Spas-Klepiki’deki öğretmen okul bugün artık bir okul değil müze
  • Yesenin üç kez evlendi. Son eşi Sofya Andreevna Tolstaya, Leo Nikolayevich Tolstoy’un torunuydu.
(sofya tolstaya ve sergey (son eşi) resmi)
  • Yesenin’in ikinci eşi Isadora Duncandı. Kendisi Rusça bilmiyordu (eşine sadece Zolotaya golova(altın kafa)) şeklinde hitap ediyordu, aynı zamanda Sergey de İngilizce bilmiyordu. Bu nedenle evlilikleri çok dikkar çekiyordu. Sonuç olarak, evlilikleri bir yıldan biraz fazla sürdü. 1968’de, bu dansçıya adanmış, Isadora adlı bir İngiliz-Fransız filmi yayınlandı. Yesenin’in rolü belli bir Zvonimir Chrnko’ya gitti. 
(sergey ve 2. eşi resmi)
  • 28 Aralık 1925’te Yesenin, Angleterre Oteli’ndeki odasında bir kalorifer borusuna asılı halde bulundu. “Elveda arkadaşım, elveda …” şiiri şeklinde kanla yazılmış bir veda notu da bulundu. Sergey, Moskova’da Vagankovsky mezarlığına gömüldü.
  • Birçoğu hala Sergey Yesenin’in ölümü hakkında tartışıyor. Çağdaşları, ölümünün arifesinde neşeli olduğunu, ayrıca yeni şiir koleksiyonunun yayınlanmasını dört gözle beklediğini belirtiyor.
  • Sergey Yesenin’ın son 5 senesinin bütün edebi işleriyle uğraşan bir sekreteeri vardı, Galina Benislavskaya. Yesenin’e çok bağlıydı hatta Sergey’nin tek yakın arkadaşı olmak istiyordu. Şairin arkadaşlarını ve kız kardeşi Ekaterina’yı ilişkilerini mahvetmek için mümkün olan her yolu denemekle suçladı. Yesenin’in ölümünden neredeyse bir yıl sonra (3 Aralık 1926), Galina Benislavskaya, Vagankovsky’deki mezarında kendini vurdu. Ayrıca şu satırları içeren bir intihar notu bıraktı: “Bu mezarda her şey benim için çok değerli …”

Kaynak
Сергей Александрович ЕсенинСергей ЕсенинPugaçov İsyanı10 интересных фактов о жизни ЕсенинаГосударственный музей-заповедник С. А. Есенина
Daha Fazla Göster

Abdurahman Kudaynetov

‘’Ateşli bir ruhla doğdum ben, Severim birlikte olmayı dostlarla; Ve geçirmek zamanı hızla, Şişenin arkasında bazen.’’

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu